tag:blogger.com,1999:blog-33870113569970476702024-02-08T17:07:30.111+03:00Guild Wars 2 blogu olsunAra sıra güncellenebilty'si yüksek Guild Wars 2 bloguCor Carolihttp://www.blogger.com/profile/04316217995566168956noreply@blogger.comBlogger19125tag:blogger.com,1999:blog-3387011356997047670.post-31957594096698288832021-05-03T16:13:00.001+03:002021-05-03T16:13:09.483+03:00<p>Aslında her zaman aklımda olan, içimde bir uhde, kanayan bir yara olarak sızım sızım sızlayan ve ne zaman ki bir yerde denk gelsem patch note'larına kadar haberlerini okumaktan kendimi alamadığım bir oyundur, oyunumdur Guild Wars 2.</p><p>Sebeplerini boşverin, yıllar önce bir şekilde kopup gittim ilk göz ağrımdan ...ki bu "yıllar" da aslına bakarsanız, blog'daki entry'ler itibariyle yaklaşık 10 seneye karşılık geliyor. Ne var ki buradaki "ilk göz ağrısı" deyimini aslında selefi Guild Wars için kullanmaktayım; çünkü yarattığı fantastik evrenden karakterlerine kadar her şeyiyle beni içerisine çeken, yüzlerce saatimi gömdüğüm, her bir detayını incik cincik edip zevkini çıkardığım yegane yapımdır kendisi. Guild Wars 2 ile ancak bir süre flörtleşebildik, ilerleyemedik bir türlü ...dedim ya, sebeplerini boşverin</p><p>Ve fakat ben ancak yeni bir bilgisayar aldıktan sonra tekrar hatırladım kendisini. Tekrar başladıktan sonraki ilk deneyimlerim ise harika. Orijinal Guild Wars'daki ana karakterim Necromancer ile oyuna sıfırdan başlamış oldum ve 10 sene önce gezdiğim yerleri şimdi tekrar deneyimlediğimde gördüklerim oyunun ne kadar kendini geliştirmiş olduğunun kanıtı.</p><p>Oyunda beni bekleyen tonla yeni hikaye, onlarca görev ve sezonlar dolusu içerik olduğunu bildiğim için ve hiçbirini bir diğerinin önüne alıp senaryonun sırasını bozmak istemediğimden bütün oyunu en baştan ve sırayla oynamaya karar verdim. İlk dikkatimi çeken şeyler karakter seslendirmeleri ve her bir karaktere bir arkaplan verilmeye çalışılması oldu. Atmosfere uyumlu müzikler ve genel olarak Guild Wars 2'nin sanatsal görsel yapısı orijinal oyunda da yerli yerindeydi; yeni sezonlar ve eklenen yeni hikayeler bu sayıyı artırmaya yetmiş.</p><p>Gördüklerim göreceklerimin teminatı olduğunun bilincinde olarak, önümüzdeki zamanda mevcut içerikleri olabildiğince kullanmaya çalışarak yeni ek paketi bekleyeceğim. </p>Cor Carolihttp://www.blogger.com/profile/04316217995566168956noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3387011356997047670.post-59321021620698050532012-08-13T00:38:00.003+03:002012-08-13T00:42:32.867+03:00MMO'larda ve GW2'de PvESon zamanlarda oyun oynamaktansa oyun oynayanları seyretmeyi daha çok sever oldum. Eh, bunda oynayacak oyunumun olmamasının da payı yok değil; WoW'a MoP gelince bir ara bakarım diyordum, yine de bir ay canım sıkılmasın dedim, hakikaten oynanırlığı yok şu ara. Single Player oyunları zaten son 4-5 senedir adam gibi oynamıyorum, "sarmıyor". Tek istisna Skyrim olmuştu, onu da 100 saatten fazla oynadığım halde "bitirmedim". Bitir(e)meyişimin nedeni de aslında oyunu kendime ızdırap haline getirmiş olmamdı, iyice işin fetiş boyutuna varmıştım çünkü; fast travel kullanmadan, her yere icabında yürüyerek gide gele, daha "Ro"yu öğrenmeden 35lvl olmuştum, öyle bi acayip manyaklık. İyi çocuk olucam diye Dark Brotherhood'a katılmamalar, sırf o yüzden iki günün biri ölen veya kaybolan atın yerine yeni at satın almalar, wiki'lere bakmadan treasure'lerin yerlerini tespit etmeye çalışmalar falan. Zaten Skyrim gösterdi ki bir oyunu ya inciğine cinciğine kadar oynayıp nerd olup çıkıyorum, ya da resmen kapağına bakıp kapatıyorum.<br />
<div>
<br /></div>
<div>
Neyse, bu noktadan sonra asıl bahsetmek istediğim konuya nasıl geçiş yapabilirim acaba? Şunu deneyelim: Hikaye ve müzikler+seslendirmeler zaten herhangi bir oyunu oynarken ilk dikkat ettiğim özelliklerdir, fakat gerek bunlar, gerekse izlediğim stream'lerdeki tipler yüzünden bir oyunda ne yapmaktan hoşlanırız diye bir soru geldi aklıma. Çoğunlukla MMO oynadığım için ve Guild Wars 2'nin de bir MMO olacak olması nedeniyle yoğunluklu olarak PvE'nin MMO'lardaki yeri ve oyunculara ifade ettiği şeyler konusunda söyleyeceklerim var.<br />
<br />
PvE, adı üstünde çevreyle olan etkileşimleriniz. Peki günümüz oyunculuğunda PvE'den anlanan şey ne? Dungeon'lar ve bilhassa da Raid'ler. Bu doğru değil, gerçekten değil. Eğer aranızda PvE lafını duyduğunda aklına bunlar gelen varsa, otursun ve bir süre "Player" "versus" "Environment" kelimelerinin anlamlarını düşünsün. Bir oyunda oyuncunun çevresindeki dünya ile olan aksiyonunu öldürülmesi gereken iki üç boss ve yanındaki ufak add'lere indirgeyen bir yapı gerçekten de çok güdük kalmış demektir. Bu kadar açık ve net. Ve evet, sözüm sana WoW ve klonları!<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://i0.kym-cdn.com/photos/images/original/000/099/741/OkayGuy.jpg?1297653524" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://i0.kym-cdn.com/photos/images/original/000/099/741/OkayGuy.jpg?1297653524" /></a></div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
Bir oyunun PvE'sini yaratan başlıca şey her şeyden önce onun hikayesidir. Öte yandan her oyuncu bir şekilde oyunu oynar, ama her oyuncu hikayeyi doğrudan yaşayamayabilir. Bu doğrudan kendi tercihi de olabilir, oyunun bu konudaki eksikleri neticesinde de gerçekleşebilir. Şu ana kadar oynadığımız çoğu MMO'da basmakalıp sistemler kullanıldı ve benim şahsi fikrim, oyuncu istese de etrafındaki gelişmelere ne doğrudan entegre olabildi, ne de yaptığı şeylerin doğrudan dünyaya bir etki yarattığını hissedebildi. Bunu pek çok açıdan size çeşitlendirebilirim. Örneğin bir karakter yarattığınız zaman o karakterin o noktaya nasıl geldiğini hiç düşündünüz mü? Yani, neticede karakterleriniz kundaktaki bebekler değil, onları kontrol etmeye başladığınız ana kadar yaşadığı bir geçmişi ve o ana kadar onun mizacını şekillendirmiş bir takım olaylar var, en azından öyle olmalı. Guild Wars 2'ye kadar biz bütün bu olayların dışında kalıyorduk, ama Guild Wars 2 öyle değil. Her ırka benzer şekillerde yaklaşabilirsiniz. Bir Asura'nın hikayesi yarattığı ilk icadı üzerine yoğunlaşıp onun etrafında dönüyor, ne tür bir okuldan mezun olduğunu biliyorsunuz, bu şekilde karakteriniz diğer NPC'ler için de tanıtılıyor. Çünkü bütün NPC'ler size aynı şekilde yaklaşmıyor, bu gerçekten önemli. Guild Wars 2'de kendi "karakterinizi" belirlemeniz etrafınızdaki dünyayı da bununla ilişkili olacak şekilde yaratıyor. Bu, dediğim gibi bana göre PvE'nin birinci unsurudur.<br />
<br />
İkinci ve daha alt seviyeleri de kapsayacak şekilde önemli olduğunu düşündüğüm nokta(lar) ise hikayenin ve dungeon/raid'in haricinde dünya ile etkileşime geçerek yapabildiğiniz bütün şeylerdir. Neticede herhangi bir oyunu oynarken onun topraklarında yaşıyorsunuzdur, bu nedenle oradaki hikayeleri, insanları, yaratıkları veya doğal güzellikleri yakalamak istersiniz. Sonuçta çevreyi yaratan unsurlar bunlar değil midir? Sanatsal tasarımlar, doğal güzellikler ve görevlerin size yaptırdığı şeyler o bölge ile ne kadar girift ise oyundan aldığınız tat o derece artar. Ben şahsen Norn haritalarında gezerken neler hissedeceğimi tahmin bile edemiyorum; zaten Skyrim'den gazı almış biçimde Norn'lara bakacağım, duygu yoğunluğu had safhada.<br />
<br />
Umarım demek istediğimi anlatabilmişimdir. PvE'yi sırf raid'lerdeki boss'lara sınırlamamak lazım. Anlıyorum, raid'ler end-game PvE'sini kapsıyor; ama söylüyorum, dünyayı keşfederek ilerlediğiniz böylesine dolu dolu ve her yönüyle "challenging" bir PvE gerçekten yok. Guild Wars 2, skill'lerinden silahlarına ve tüm sistemiyle PvP'yi amaçlayan bir oyun olsa da PvE'sinin de bu kadar dolu dolu olması hakikaten inanılmaz. Zaten kafadan content'in eskimesi veya azalması diye bir şey söz konusu değil. 80lvl'e geldiğiniz zaman 30lvl'lik dungeon'a girmek isterseniz doğrudan 30lvl'a düşüyorsunuz. Günümüz MMO'ları için ne kadar orijinal! Ben, samimi söylüyorum, baştan beri Guild Wars 2'de sırf PvP yaparım diyordum ama PvE'yi düşündükçe ve bazı şeyleri fark ettikçe oyunun bu kısmını daha çok seviyorum. </div>Cor Carolihttp://www.blogger.com/profile/04316217995566168956noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-3387011356997047670.post-18932097443554986042012-07-23T16:20:00.001+03:002012-07-23T16:29:19.074+03:00Legacy of the FoefireYine bir rehavet, yine bir sıcakların beyne vurması nedeniyle sinirlerin lakayt bir tutum içine girmesi, bir kendini bilmezlik ...ve iki aydan uzun süredir yazı girilmemesi. 14 Mayıs stress testi ve Diablo 3'ün çıkışının aynı güne denk gelmesi üzerine geliştirdiğim, (...en azından kendi kafamda) bu işin tutmayabileceğine dair fikirlerimin beni yanıltmamış olmasına sevindim. Her ne kadar Diablo 3'ü öyle deli gibi beklememiş olsam da, yıllar yılı yaratılan hype nedeniyle olmadık yere meğer kendimi Diablo 3 bekler bulmuşum. Ve iki ay sonra geriye dönüp bakıyorum da, bir ay oynamamışım bile oyunu. Her neyse. Muhtemelen bunlar bu blogda D3 ile ilgili görebileceğiniz son satı ...aaand it's gone<br />
<br />
Guild Wars 2'nin çıkışından önceki son betayı da oynadık ve artık resmi olarak 35 günden birazcık fazla bir süre kaldı; şımarıklık yapmadan bekleyeceğiz artık, başka çaresi yok :) Ve madem son beta da bitti, Asura'yı ve Sylvari'yi gördük, oyunun üzerinden şöylemesine kabataslak bir biçimde geçmenin sırasıdır. Başta söylemem gerekir ki türlü sebepler yüzünden Haziran ayındaki betayı ve son iki stress testi (bunları da betadan sayarsak) kaçırmış biri olarak oyunda sizin zaten önceden görüp kanıksadığınız bazı şeyler benim için yenilik. Arayüzdeki değişiklikler, sPvP'deki turnuva modu, "nispeten" düzeltilmiş optimizasyon falan gayet güzel, hoş. Hepsine birer birer değinecek değilim, ama özelliklerin hepsini üst üste yığdığımız zaman oyuna "tamam artık, olmuş bu" diyebiliyoruz. Sınıf dengeleriyle ilgili olan sıkıntılar bir MMO'nun yapım sürecinin en son parçalarından biri olduğu için release'de ve release'den sonra zaten sürekli olarak düzenlenecek, dengelenecektir. Guild Wars 1'de bu çok sık yaşandı ve yaşanmaya da devam ediyordur mutlaka; bazı gimmicky build'ler gereğince nerf'lenir veya çeşitli farklı mekaniklerle diğer sınıflara çeşitli özellikler kazandırılabilir. Bu tarz konulara ArenaNET'in mutlaka çözüm bulmakta zorluk çekeceğini sanmıyorum; isteyen Guild Wars 1'deki Smiter's Boon skill'ine yapılanlara göz atsın.<br />
<br />
<b>Legacy of the Foefire</b><br />
<br />
Son betada şahsen benim en çok görmek istediğim şeylerin başında yeni PvP haritası vardı. Nedeni de çok basit; Guild Wars 2'nin PvP'sinin Guild Wars 1 GvG'sine en yakın olduğu noktanın bu harita olması. Çok fazla açıdan bu böyle çünkü. Guild Lord mantığı, mekanın ilk oyundaki yapıları anımsatması, Ascalon civarlarında olması, lore ile bağının bulunması... Tabi bu saydıklarımın hepsi benim daha haritayı görmeden ilk aklıma gelenlerdi, içeri girip biraz dolaşmaya başlayınca ve mekanikleri fark ettikçe yavaş yavaş burukluk bile duymaya başladım. Böyle söylememin nedeni benim Guild Wars'a duygusal olarak fazlasıyla bağlı olmam ve yeni oyunda gördüklerimi hala tam manasıyla içime sindirememem olabilir, o yüzden bunların hiçbiri Guild Wars 2'nin genel kalitesiyle alakalı değil. Benim gerikafalılığım :)<br />
<br />
Foefire haritasında ilk oyundaki önemli bir oyun dinamiği gayet güzel muhafaza edilmiş, o da savaşın büyük bir kısmının haritanın merkezinde geçiyor olması (ilk oyunda burada bayrak mekanı olurdu ve iki dakika boyunca burayı elinde bulunduran takım "morale boost" alırdı). Bu tasarım bana biraz istemsizce kotarılmış gibi geldi ama amaç ne olursa olsun, madem bu harita ilk oyunun yapısına en yakın harita olacak, bu olayın böyle olması çok hoşuma gitti. Haritaya genel olarak bakıldığında iki takımın kendi ana base'lerine çok yakın birer capture point'leri var. Oyun başlar başlamaz her iki takım da buraya birer oyuncularını gönderip ele geçiriyorlar ve doğrudan doğruya orta alanda 4'e 4 bir savaş potansiyeli oluşuyor. Orta alanın ele geçirilmesinin önemi de işte burada ortaya çıkıyor. Az önce dediğim gibi, bir GvG aksiyonu olsa, orta alan en stratejik bölge olmuş olurdu ve Foefire haritası bu şekilde "bayrak" yerleştirme mantığı olmadan bunu başarmış.<br />
<br />
Foefire'ı GvG'ye benzetirken ilk saydığım özelliğin Guild Lord olmamasına şaşırdınız mı yoksa :) Aslında haritanın bu mekaniğinde bir takım sıkıntılar var, şöyle ki; Guild Lord'a ulaşmak Guild Lord'u öldürmekten daha zor. "Olması gereken de bu değil mi?" derseniz, değil derim. Sebebini birazdan anlatayım. Betadaki haritada takımların Guild Lord'larının bulunduğu bölgelerinin önünde kırılması gereken bir de kapı vardı. Bu kapıya saldırılmaya başlandığı andan itibaren zaten karşı takım uyarılıyor ve strateji de ona göre değişiyor. Hot-Join sPvP'de o kadar etkili olmasa da turnuva modunda takımlar beşer kişilik olduğu için bu andan itibaren yapılan her hareket anahtar bir hal alıyor, çünkü capture edilmesi gereken üç bölge ve aynı zamanda da savunulması gereken bir Lord var. Ya takımı bölüp Lord'u savunmak üzere bir veya iki kişiyi base'e gönderebilirsiniz, ya da Lord'u tamamen gözardı edip capture point'lerin tamamını ele geçirmeye odaklanabilirsiniz. Şunu söyleyeyim, benim yaptığım maçların tamamında Lord'u adeta unuttum. Çünkü Lord'a saldırıp onu öldürmeye ayıracağınız zamanı diğer bölgeleri ele geçirip oraları elinizde tutmak için ayırdığınızda bariz biçimde daha fazla puan kazanacaksınız. Lord'unuza saldırıldığında ise zaten otomatik olarak karşı takımdan en az bir kişi üstün olacağınız için hem capture point'leri savunmak daha kolay olacak, hem de istediğiniz anda Lord'a savunma göndermek için daha geniş bir zaman dilimine sahip olacaksınız.<br />
<br />
Lord mekaniği şu iki yöntemden biriyle çözülebilir: Birincisi Lord'ların verdiği puan artırılabilir, örneğin 250 puan. Zira Guild Wars 1'de GvG'yi doğrudan kazanmanın tek koşulu Guild Lord'u öldürmektir; bunu böylesi dramatik biçimde etkili halde oyuna kazandırmak Guild Lord'u öldrümeyi daha anlamlı kılacaktır. İkincisi ise Lord'un verdiği puanı değiştirmeden, base'lerdeki kapıları kaldırarak ona ulaşmayı daha kolaylaştırmak. Bu yöntem Guild Lord'lara Forest of Nilfhel'deki boss'lar gibi bir anlam kazandırmış olacak, ama tabii Nilfhel'deki boss'ların aksine Lord'lar tekrar tekrar spawn olmayacaklar. İlk sistem benim çok daha hoşuma gitti. Çünkü bu sayede takımların base'lerinde 3'e 3 veya 4'e 4 savaşlar yaşanabilir ve, haritanın büyüklüğüyle birlikte split yapılabilecek olması ihtimalini de dikkate alırsanız karşı taraftaki capture point için de mücadele eden 1'e 1 epik kapışmalar da görebilirsiniz.<br />
<br />
Tabi bunları burada yazarak havanda su dövüyorum, ArenaNET'e ulaştırmam lazım bu düşüncelerimi. Evet :)<br />
<br />
<br />Cor Carolihttp://www.blogger.com/profile/04316217995566168956noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-3387011356997047670.post-57693876609138353122012-05-14T18:56:00.001+03:002012-05-14T18:58:14.116+03:0014 Mayıs GW2 Stress TestBITCH PLEASE!!!<br />
<br />
dediğinizi duyar gibiyim :)<br />
...<br />
...<br />
...<br />
...<br />
Akşam saat 9'da stress test başlıyor, bir önceki betada tadı damağında kalanlar 7 saatliğine yine Guild Wars 2'ye doyabilirler. Tabi bu seferki stress test pek amacına ulaşamayabilir, sebebini söylemeye gerek var mı bilmiyorum ama, GW2'nin stress testini Diablo 3'ün çıkacağı geceye denk getirmek, Avrupa server'larını test etmek için pek de iyi bir tarih değil.<br />
<br />
Yine de bu stress teste girecek sadık GW2 oyuncularının (evet, SANA diyorum!) aklında bulundurması gereken bir şey var, o da bu stress testte oyunu gerçek manada oynamayı beklememeleri. Çünkü bir önceki stress testte yaşanan yüksek latency ve login server problemleri çok büyük ihtimal bu stress testte de yaşanacaktır; hatta saat 9'da oyuna giremezseniz, durmaksızın "login'e" tıklamayın, farenizin click ömründen yemeyin (ya da siz bilirsiniz, neticede login server'a da stress yaratmış olacağınız için bu testin amacına hizmet etmiş olacaksınız).<br />
<br />
Neyse. Gidin biraz Diablo 3 oynayın, ama sonraki beta haftasonu için oyuna hazır olun... ...nütfen<br />
<br />
...<br />
...<br />
..<br />
Bu arada Can Arabacı da blogunda güzel bir yazı paylaşmış, D1 ve D2 anılarını içeren. Onu da okumanızı şiddetle öneririm..<a href="http://monthius.blogspot.com/2012/05/and-heavens-shall-tremble.html">Buyrun..</a>Cor Carolihttp://www.blogger.com/profile/04316217995566168956noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-3387011356997047670.post-41719029997806430202012-05-01T16:36:00.000+03:002012-05-01T16:36:03.400+03:00Guild Wars 2'deki eksiklikler (!)İlk beta bitti ve betayı oynayan çok fazla insan olduğu için forumda ve sağda solda daha fazla sayıda insanın yorumunu görebiliyoruz. Ne var ki oyun hakkındaki yorumların tamamı pozitif değil ve olması da gerekmiyor; neticede oyun beta sürecinde ve geliştirilmesi gereken yerler olduğu aşikar. Bunları resmi forumlara yazmak ise yapımcıları doğrudan doğruya bilgilendirmek adına yapılabilecek en akıllıca ve kolay yöntem. Bir sıkıntı veya beğenmediğiniz, düzenlenmesini istediğiniz bir nokta varsa yapımcılara bunu doğrudan söylemek "yapıcı çözümün" tek yolu. Neticede ne bizim forumumuzda, ne de herhangi başka bir yerde bunlardan bahsetmek oyunun hayrına hiçbir katkıda bulunmaz.<br />
<br />
Kabul, Guild Wars 2'yi hepimiz deliler gibi bekliyoruz ve iyi yönlerinin yanı sıra düzenlenmesi gereken veya, eksiden ziyade "eksik" görülen yanları da var. En azından bunlar kullanıcıların kendi deneyimleri gereği böyle düşündüğü noktalar, düzenlenmesi gereken bariz eksiklerin ve kusurların haricindeki yerlerden söz ediyorum. Fakat benim fikrim, bu yöndeki sıkıntıların neredeyse tamamına yakınını Guild Wars 2'nin günümüz MMO kalıplarının dışında olmasının gereği olarak günümüz MMO oyuncusunun alışık olmadığı şeyler oluşturuyor. Bunu iyi ayırt etmek lazım; Guild Wars, bildiğiniz bir MMO değil, kendi normları ve doğruları var, asla da standart bir MMO gibi olmaya çalışmadı. Tüm bunların yanı sıra Guild Wars'ı Guild Wars yapan özelliklerin başında da bu geliyor. O yüzdendir ki alışma süreci diğer oyunlara oranla daha uzundur ve hemen adapte olmakta güçlük çekersiniz. Şimdi şu eksi olarak görülen noktalar bu söylediklerim ışığında bir bakalım:<br />
<br />
Birincisi kafadan "mount yok", "waypoint sistemi", "duel yok" gibi konuları konuşmaktan yorulduğum için bunlar hakkında sadece tek bir şey söyleyeceğim; Guild Wars 2 her MMO'da olan şeylere sahip olmak zorunda değil, kendi sistemini yaratmış durumda ve onu ancak bu şekilde sevebilirsiniz. Beğenmek zorunda değilsiniz, beğenmiyorsanız veya her MMO'da olan şeylerin aynılarını Guild Wars 2'de de görmek istiyorsanız, aynı şeyin zaten lacivertini deneyen, yapan dolu oyun var.<br />
<br />
Guild Wars 2'deki "eksik" gibi görünen, ama aslında bir "Guild Wars norm'u" olan, benimse uzun uzadıya açıklama yapmamı gerektiren tek bir nokta var; o da bölgeler arasındaki portal sistemi ve ara yüklemeler. Guild Wars 2, her ne kadar yepyeni bir oyun olsa da kullandığı sistem ilk Guild Wars'daki motorun geliştirilmiş bir hali. Bu da Guild Wars 2'nin ilk oyundan bu noktada fazla uzaklaşmasını engelliyor. Bilmeyenler için söyleyim, Guild Wars'da hangi bölgeye giderseniz gidin, kapıdan çıktığınız anda araya bir yükleme ekranı girer. Bu özellik Guild Wars'ın özünde olan bir şey, bunu böyle kabul etmek lazım. Haritaların sınırlarında gezmeye çalışırken, veya açık denizde açılmaya çalışırken (Sea of Sorrows, Kessex Hills'in en güney kesimleri) görünmez bir duvarla engellendiğinizi, o duvarı geçemediğinizi fark edersiniz. Bölgenin topoğrafyası her ne kadar sizin o tepelere çıkmanızı gerektirir gibi görünse de aslında öyle değildir, Guild Wars'ın dünyasında gidemeyeceğiniz yerler vardır. Hatta oyun piyasaya çıktıktan sonra bazı bölgelerde bu tarz grafiksel ve yapısal hatalarla karşılaşmaya da kendinizi hazırlasanız iyi olur, ilk Guild Wars'da da vardı böylesi yerler. Sözün özü, yükleme ekranları ve bölgeler arası portallar bundan 10 sene sonra bile bir Guild Wars 2 ek paketi çıkacak olsa (eğer bu grafik motoru sabit kalırsa tabi) değişmeyecek bir özellik olarak kalacaktır çok büyük ihtimalle. Dediğim gibi, bunu bu şekilde kabul etmezseniz oyundan tat almanız çok zorlaşır. Aslında bir yandan da sormak istiyorum, bu özellik gerçekten oyun zevkinizi ölümcül biçimde baltalayan bir şey mi? Gerçekten iki harita arasında geçiş yaparken 4-5 saniyelik yükleme ekranına tahammül edemiyor musunuz?<br />
<br />
Benim Guild Wars 2'de "şimdilik" "hoşuma gitmeyen" özelliklerin başında su altı combat'ının biraz karışık olması geliyor. Ama bence bu durum genel olarak bütün MMO'larda yer alan bir sıkıntı, ve bence pek de denenmesinin doğru olmadığı bir şey. Guild Wars 2'deki sistemin orijinalliğinin inanılmaz bir boyutta olduğunu yadsımıyorum, çok da hoşuma gidiyor, ama böylesi durumlarda perspektifi pek hissedememek ve algılayamamak sıkıntı yaratıyor. Aion'da uçarken hiç rahat edememiştim; karşımdakinin benden ne kadar uzak olduğunu, ne kadar altımda veya aşağımda olduğunu hemen algılayamamıştım ve combat da yine sıkıntılıydı. Keza WoW'da da su altı bölgesi olan Vash'jir'e hiç alışamamıştım. Hatta WoW'cuların çoğu da bundan şikayetçiydi ki oradaki bölgeler oyunun en az ziyaret edilen yerleri olmuştur hep, o bölgedeki arkeoloji siteleri sonradan oyundan çıkarılmıştı falan. Bunlar serbest hareket alanının sınırsız olduğu yerlerden ilk aklıma gelen güncel örnekler. Guild Wars 2'deki su altı combat'ı sırasında skill'leri kullandıkça bulunduğunuz bölgede çok karmaşa oluyor ve etrafınızdakileri pek iyi göremiyorsunuz, bu da istemeden çok fazla yaratığı çekmenize neden oluyor. Bu konuda ArenaNET'in çalışması gerek diye düşünüyorum.<br />
<br />
Kamera açısının yakınlığından aslında ben de şikayetçiyim, çünkü PvP'nin bu derecede stratejik önemli olduğu bir oyunda kamerayı biraz daha geriye çekebilmek hayati biçimde önemli. Neticede kamera ne kadar yakınsa ekrandaki karakter de o kadar büyük yer kaplıyor ve bu yüzden daha az alana hakimmişsiniz gibi bir algıya sahip oluyorsunuz, bunun geliştirilmesi gerektiğini düşünüyorum.<br />
<br />
Neyse. Oyunun geliştirilme süreci artık finale yaklaşmaya başlamışsa da yine de düzenlenebilecek yerler yapımcılar tarafından görmezden gelinmeyecektir. O yüzden son halini görmeden kesin kanıya varmak da çok yanlış. Bugün oyunda var olmayan şeyler bir sonraki betada karşımıza çıkabilir, arabirime çeşitli düzenlemeler yapılabilir ve hatta bugün kesin karşı durduğumuz şeyler yarın oyuna eklenebilir. İlk Guild Wars da piyasaya çıktıktan sonra pek çok açıdan geliştirildi ve bizim şu an aşık olduğumuz haline geldi. Finger'lerimizi cross'layıp bekleyelim, güzel olacak güzel :)Cor Carolihttp://www.blogger.com/profile/04316217995566168956noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-3387011356997047670.post-10432545905442594192012-04-29T01:22:00.001+03:002012-04-29T02:56:15.886+03:00İlk halka açık betanın ilk günü!Madem şu an ne foruma ne de oyuna girebiliyoruz, madem ne zaman bu sorunların çözüleceği hakkında hiçbir fikrimiz yok, bir de baktım ki epeydir de blog yazmamışım, ben de bunu fırsat bileyim de halka açık ilk betanın ilk gününü nasıl geçirdiğimla ilgili bir şeyler yazayım.<br />
...<br />
...<br />
...<br />
...<br />
Betayı oynayamadım.<br />
...<br />
...<br />
<br />
Aslında bir an gerçekten bu yazıyı sırf bu kadarla bitirmeyi düşündüm, cidden düşündüm, çünkü gün boyu türlü server bağlantı kopması hataları, abuk subuk bilinmeyen başka hatalar ve kendi özel sebeplerim yüzünden betayı o kadar az oynayabildim ki "oynayamadım" desem yerinde olur. Her şeyi "beta beta" diyerek sineye çekmek de bir yere kadar diyor insan neticede, her ne kadar ArenaNET fanboyu olsam da öyle yani. Neticede, server'ların bir saat kadar falan erken açılmasını da hesap edersek ilk halka açık betanın şu ana kadar olan 28 saatlik bölümünde topu topu 8 saat civarı falan bilfiil oyunda aktif olarak bir şeyler yapabildim diyebilirim.<br />
<br />
Gelelim bu sorunların oyun piyasaya çıktıktan sonra giderilip giderilemeyeceğine; neticede betaların genel amacı "yapımcılara mümkün olduğunca yoğun olarak geri bildirim sağlayıp oyunu son haline en makul şekilde hazırlamalarına yardımcı olmaktır", değil mi? Birincisi mekanik olarak bu denli büyük çaplı hizmet verecek bir sunucunun kurulup adamakıllı hizmet vermesi için nasıl bir altyapı gerektirdiğini bilmiyorum, ama ilk Guild Wars'da böyle büyük bir problem olduğunu hiç hatırlamadığımı söylemek isterim ve Guild Wars'da sürekli olarak stabil bir bağlantıya sahiptik. GW'yi yapan firma ArenaNET ve yıllardır her an oyunu aktif tutup gayet de güzel hizmet vermişlerdir. GW2 de aynı şekilde olacağı için benim güvenim tam.<br />
<br />
Her neyse, teknik sorunları bir yana bırakıp ilk gün yaptıklarımdan bahsedeyim. Zaten oyunda çok bulunabileceğimi tahmin ettiğim için guildçe bir şeyler yapmak istedim ve çok eğlendim. Birlikte 5v5 ve WvW PvP yaptık ve uzun süredir bir MMO'da eğlenmediğim kadar eğlendim, bunu başta belirtmem lazım. Bir oyunun PvP'sinin ne kadar dengeli olduğunun yanında "oyun" mantığının temelinde "eğlenmek" var olduğu için, bunu sağlamış olması bakımından GW2 çok hoşumuza gitti. Geçen ayki betada Engineer oynadığım için bu sefer Necromancer'i denemeye karar verdim ve gün boyu Necro ile oynadım. Yaptığım build hayatta kalmaya odaklı olarak pet damage'ine yönelik bir build oldu ve hoşuma da gitti; en azından hayatta kalma mantığı çeşitli pasif trait'lerle çok çok güzel başarılı biçimde işliyor. Ama pet kontrol olayına geldiğimizde Ranger'daki sıkıntının Necromancer için de kısmen geçerli olduğunu gördüm. Kısmen diyorum, çünkü Necromancer'in petlerini kullanmak adına doğrudan her pet için bir tane de ek skill elde ediyorsunuz ve Ranger'a kıyasla bu özellik Necromancer'a pet'ler üzerinde biraz daha kolay bir hakimiyet sağlıyor. Ama doğrudan bu skill'leri kullanmadığınız zaman pet'ler saldırmayabiliyor ve pek etkisiz oluyorlar. Silah setleri olarak da staff ve axe+focus ikilisi en güzel kombinasyon olarak göründü bana.<br />
<br />
İlk gün deneyebildiklerim bunlardan ibaret gibiydi, belki ikinci gün daha stabil bir şekilde deneyebiliriz oyunu. Optimizasyon bakımından yaşanan sıkıntılara hiç girmediğime de dikkat etmişsinizdir umarım...Cor Carolihttp://www.blogger.com/profile/04316217995566168956noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-3387011356997047670.post-19849378471925552032012-04-11T04:44:00.000+03:002012-04-11T05:03:13.484+03:0010 Nisan satışları ve dedikodularVay be, ne gündü :) 10 Nisan'dan bahsediyorum. Bir aydır dişinden tırnağından artırıp para biriktirenimiz mi olmadı, şu gün gelsin diye geri sayım yapanımız mı olmadı, sabah sabah kredi kartını ekrana sürtenimiz mı olmadı...<br />
<br />
Hepsi 10 Nisan içindi, ve o gün geldiii geçti. Oyunu alanların neşesi forumda yazdıklarından gayet belli oluyordu; başta söyleyim ben henüz onların arasına katılamadım, birkaç gün beklemedeyim. Eh, neticede ilk dakikada da oyunu alsam, 10 gün sonra da alsam yine malum günün gelmesini bekleyecektim, o yüzden sabırlı olmakta fayda var, oyun bir yere kaçmıyor. Hem daha D&R'da da oyun satılmaya başlanamadı, Türkiye tarafında sorunlar henüz tam anlamıyla giderilebilmiş değil. <br />
<br />
Benim için günün ilk bombası, oyunun Guild Wars 2'nin internet sitesinden sorunsuzca alınabiliyor olmasının haricinde, forumdaki bazı üyelerin oyunun "sözde" çıkış tarihinini D&R'dan kendilerine gelen mail'i kaynak göstererek duyurmalarıydı. Guild Wars 2'nin Türkiye dağıtımcısı Tiglon ile sürekli görüşme halinde olduğumuzdan forumda mütemadiyen bahsediyoruz ve kendileriyle de gayet sağlam bir diyaloğumuz olduğunu özellikle belirtmek isterim. Guild Wars 2'nin Türkiye fan kitlesini oluşturan site ile oyunu Türkiye'de dağıtacak şirketin iyi anlaşmaması gibi bir durumun aksi de düşünülemez zaten. Buna dayanarak şunu gerçekten söyleyebilirim ki Tiglon, hiçbir şekilde D&R'a oyunun çıkış tarihini söylemiş değil. Bu bilgiyi bizzat teyit edip foruma haber olarak da ekledik. Tiglon'daki yetkililerin söylediklerine göre D&R'ın vermiş olduğu bu "sözde" çıkış tarihi, yabancı sitelerdeki retailer'ların verdiği tarihe bakılarak yazılmış. Tiglon'un vardığı en olası mantık buymuş. Kendilerinin söylediği şey bu, ve bizim de inanmamız gereken şey bu.<br />
<br />
Esasında düşününce hak da veriyorsunuz; neticede para verip aldığınız ürünün ne zaman piyasaya çıkacağını, ne zaman oyunu oynamaya başlayacağınızı bilmek istemez misiniz? İstersiniz. D&R da, bir nevi müşteri memnuniyetini sağlamak ve yapılacak satışı desteklemek maksadıyla muhtemel bir çıkış tarihi kullanmak istemiştir. Peki, buradan hareketle yabancı internet siteleri çıkış tarihini nasıl biliyorlar veya uyduruyorlar diye bir soru da geliyor akla. Buna ben de doğrudan bir cevap bulamıyorum. Çünkü yurtdışı retailer'lara bakıyorum, 1 Temmuz diyen de var, 3 Haziran diyen de, 31 Aralık diyen de, 26 Haziran diyen de. Sizi resmi kaynaklardan gelecek bilgiyi takip etmeye teşvik etmemin sebebi de bu. Ben şahsen ArenaNET "oyun şu tarihte çıkacak" demedikçe kimseye %100 inanmıyorum, size de bunu öneririm.<br />
<br />
İkinci büyük bomba da D&R'ın pre-purchase satışlarda indirim yapacağı yönündeki bilgiyi forumda bir kullanıcının Tiglon'u arayıp öğrendiğini söylemesiydi. D&R'ın böyle bir çalışma yapacağından ve daha farklı detayların varlığından haberdar olduğumuzu öncelikle söyleyim. Buna göre, evet D&R pre-purchase satışlarında bir miktar indirim yapmayı planlıyor. Ne var ki bu bilgilerin geneli "confidential" olarak tabir edilen bilgilerdir ve resmi duyuru yapılmadan duyurulabilecek bir yapıda değildir, en azından bizim için. O yüzden bu kadarının bilinmesi şimdilik yeterli. Biz, Guild Wars 2 Türkiye olarak bu tarz verilmiş sözlere riayet etmek ve potansiyel başka ilişkileri sağlam temeller üzerine kurmak maksadıyla Tiglon'dan "tamam" sözcüğünü duymadan her bilgiyi doğrudan doğruya sitemizde haber olarak vermeyi doğru bulmayız. Bunu sadece D&R'ın uygulayacağı pre-purchase programıyla alakalı söylemiyorum, diğer bazı daha büyük çaplı başlıklar için de geçerli. Beklemede kalın :)<br />
<br />
Herneyse, zaten çok yakında öğreneceğimiz çok detaylı bilgiler için gereksiz tansiyon yaratmaya lüzum yok. Hadi yine iyisiniz, oyunu aldınız nihayet; artık Nisan sonundaki betaya kadar kafalarda saç da kalmaz. Bir de ben bugün telefonda geçirdiğim zaman kadar hiç bu kadar uzun süre telefonda kalmamıştım, kuruyan terden ekran üzerinde tuz zerrecikleri oluşmuş meğer, çok sonra fark ettim... Öyle işte...Cor Carolihttp://www.blogger.com/profile/04316217995566168956noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-3387011356997047670.post-57512055460897594822012-03-28T03:42:00.004+03:002012-03-28T13:48:22.742+03:00Closed Beta havası ve EngineerBu yazıma "Guild Wars 2'nin uzun süredir beklenen betası nihayet geçtiğimiz haftasonunda yapıldı ve biz de betaya girebilme şansını yakaladık" diye çok klasik bir başlangıç yapmak istemiyorum (iyi ki), ama sanırım yaptım bile.<br />
<br />
Guild Wars 2'yi oynamak gerçekten de çok büyük bir lütuf oldu bizim için ve Hakan (Spin) ile birlikte oynarken kendi kendimize sürekli "vay arkadaş yaa, Guild Wars 2 oynuyoruz hehehe" diye kaç defa söylendiğimizi hatırlıyorum (1 kere ben yaptım bunu aslında sadece). Heyecanımızın doruk yapacağını biliyorduk ve günün ilk bombası, cuma gününden bahsediyorum, Hakan'ın fotoğrafları ile şenlendik kendi aramızda. Buzdolabını enerji içecekleriyle, meyve sularıyla doldurmuş kendisi, belli ki haftasonunun tamamını bilgisayarının karşısında geçireceğini düşünmüş. Ama beklenmedik gelişmeler onun bu heyecanını kendisinden aldı götürdü; betayı oynamak için yaptığı bunca hazırlığa rağmen beklediğinden çok çok daha az süre oynayabildi betayı. Ne var ki bunlar birlikte güzel zaman geçirdiğimiz gerçeğini değiştirmiyor; kendisi Ranger oynayarak geçirdi neredeyse bütün zamanını, ben de aynı şekilde Engineer oynadım. Hakan'ın ranger ile ilgili genel fikirleri pet'inin ona itaat etmemesi ile 5v5'de dövdüğü elementalist'ler arasında gidip geldi. Benimse PvP'de doğru build'i tutturma amacıyla engineer'de denemediğim şeykalmadı. Genel özetimi yazının başlarında evvela böyle bir yapayım.<br />
<br />
Oyuna ikimiz de insan karakter açarak başladık ve karakter yaratırken yaptığınız seçimlerin oyuna ve genel kişisel hikayenize (personal story) nasıl yansıdığını böylece daha iyi görme şansımız oldu. Senaryonun akışı karakterinizin nasıl bir ortamda yetiştiğinden, hayattaki amacına ve nasıl bir mizaca sahip olduğuna kadar büyük ölçüde değişim gösteriyor. Fazla spoiler vermeden örnek vermek gerekirse, ben kişisel hikayemde kız kardeşimin ölümünü ve onun öcünü almak isteyişimi kendime amaç edinmiştim. Hikayenin ilk bölümü sonradan sonraya bunun üzerine yoğunlaşıyor ve 20. seviyeye kadar olan ilk bölümün sonlarında çok büyük bir sürprizle karşılaşıyorum. Bu arada betada kişisel hikayenin sadece 20. seviyeye kadar olan kısmını oynayabiliyoruz; 20. seviyedeki görevi tamamladıktan sonra "Kişisel Hikayeniz oyun çıktıktan sonra devam edecek" diye bir uyarı alıyorsunuz ve daha fazla ilerleyemiyorsunuz. Genel olarak diyaloglardaki bütün konuşmalarınız da mizacınız ile doğrudan alakalı. Eğer kaba kuvvet kullanırsanız oyunda epey aksiyon yaşayacağınız kesin :)<br />
<br />
<b>Event'ler, şunlar, bunlar</b><br />
<br />
Belirtmem gerekir ki oyunda bildiğimiz manada bir tane "quest" bulunuyor ve o da zaten sizin kişisel hikayeniz. İnsan karakterle ilerlerken daha ilk bölgede 5 - 6 tane standart event var. Bu standart event'leri diğer oyunlardan bildiğimiz quest'lere benzetebiliriz, ama çeşit olarak mükemmel bir dağılım var. Bir bölgeyi centaur saldırılarından savunduğunuz event'ler human bölgesindeki iki bölgenin neredeyse tamamına hakim, sanki buraya daha hikayeler veya yaratıklar eklenebilirdi. Centaur öldürmekten gına geldi. Bir de Ettin'ler var, ama onlar daha çok Kessex bölgesinin sonraki bölümlerinde ortaya çıkıyor ve güzel farklı event'lerde de rol oynuyorlar.<br />
<br />
Küçük event'lerin yanında "chain event'ler" de oyun dünyasına çok tatlı detaylar getirmiş. Bir defa bir bölgede chain event'in varlığını arabirimdeki quest'ler kısmında takip edebiliyorsunuz; eğer chain event'in yaşanacağı bölgenin yakınındaysanız, o bölgenin o anki durumu ile ilgili bilgileri takip ediyorsunuz, "Bataklık şu sıralar durgun", "Seraph orduları olasu bütün bölgelerde güvenliği sağladı" gibilerinden. Eğer bir gelişme olursa doğrudan bilgilendiriliyorsunuz ve event'in hangi aşamada olduğunu gayet güzel takip edebilme olanağınız var. Yoğunluklu olarak human bölgesinde oynadığımız için Charr ve Norn bölgelerindeki chain event'leri göremedik, o yüzden onlar hakkında fikir yürütemiyorum, ama betada açık olan human bölgesinin ikisinde de birer tane chain event yer alıyordu; buradan hareketle hemen hemen her bölgede bir tane chain event bulunabileceğini düşünüyorum.<br />
<br />
Human bölgesindeki ilk chain event Guild Wars 1'deki anılarımızı canlandırması bakımından bizi aşırı heyecanlandırdı diyebilirim, karnımda kelebekler uçuştuğunu hissettim ^_^ Bunun nedeni human bölgesinin ilk chain event'inin Temple of the Ages'de geçmesi ve gördüğümüz her şeyin bize ilk oyunu hatırlatması. Bu bölgeye gelene kadar zaten diğer NPC'lerden bölge ile ilgili bilgileri sürekli takip ediyorsunuz, Underworld'den gelen hayaletlerin ortalıkta cirit attığını falan duyuyorsunuz, heyecanlanıyorsunuz. Bölgeye gider gitmez de zaten ilk gördüğünüz şey resmen gözlerinizi yaşartıyor; ortalık Aatxe'lerden geçilmiyor adeta ve her tarafta Underworld'e açılan portallar var, buralardan da sürü halinde Aatxe'ler çıkıyor. Bataklıklarda yüzerken derinlere indikçe yıkılmış Grenth heykelini görmek inanılmaz bir duygu yoğunluğu yaşatıyor; şu an hislerimi tarif edemiyorum. İlk oyunu oynamış olanların burayı gördüklerinde kesinlikle gözleri dolacak; Semkan'ı, Kaan'ı düşünemiyorum bile :) Buradaki chain event'in ilk amacı portall'ları kapatmak. Portalların hepsini yok ettiğinizde içeriden über boyutlarda bir boss çıkıyor, ismi Shadow Behemoth ve zevkli de bir combat'a sahip. Chain event'i bitirdikten sonra ortaya büyükçe bir sandık çıkıyor ve bu sandıktan da rastgele transmutation stone'lar, mavi-yeşil kalitede eşyalar ve çeşitli buff yiyecekleri çıkıyor. Ama yaşattığı keyif tarifsiz. Hele aksiyon başladıktan sonra kameranın uzaklaşması, kocaman yaratığın karşısında ufacık kılıçlarla onu gerçekten uğraşarak öldürdüğünüz hissi... ...orgasmic<br />
<br />
PvE yaparken geçirdiğim zamanı genel olarak güzel değerlendirmeye çalıştım ve betadaki iki human bölgesindeki bütün event'leri bitirdim, tüm skill challange'ları yaptım (bug'lu olan bir tanesi hariç) ve haritanın tamamını açtırdım. Skill challange'lar demişken, hoplamalı zıplamalı skill challange'lar çok eğlenceli. Kessex bölgesindeki mağaraların birinde bulunan skill challange çok hoşuma gitti; sonuna varmak için epey uğraştırdı. Çeşitlilik bakımından da güzel şeyler var, yani sadece 5 - 10 yaratık öldürdüğünüz challange'lar geneli oluşturmuyor.<br />
<br />
<b>Crafting</b><br />
<br />
Tüm bunların yanında crafting'i de güzel detaylandırmışlar. Yaratıkları öldürdüğünüzde ham maddelerine dönüştürebileceğiniz çeşitli salvage item'ler düşürüyorlar. Bu işlemi çeşitli kalitelerdeki salvage kit'ler ile hallediyorsunuz; kaliteden kastım da, örneğin basic salvage kit nadir bir ham madde bulma olanağınızı %20 artırıyor, bir üst kalitesi %40 artırıyor falan. Hayvanları öldürdükçe düşen salvage item'leri bozduğunuzda deri falan elde ediyorsunuz. Benzer şekilde insanlardan düşen salvage item'ler de size maden sağlarken, silahlardan da genelde tahta parçaları ve çeşitli madenler çıkıyor. Crafting'deki ilerleyişiniz experience (XP) ile gerçekleşiyor. Yani bir tarifi yaptığınızda, normal XP'nin haricinde crafting'e özgü başka türlü bir XP alıyorsunuz ve crafting'de seviye ilerledikçe tariflerin kalitesi düşüyor, bu yüzden de daha az XP alır oluyorsunuz. Bu sistemin bir hoşluğu en azından herhangi bir tarif ile mesleğinizde ne kadar ilerleme kaydedeceğinizi bilmeniz. Örneğin 124'ten 125'e geçeceksinizdir, ama elinizde düşük kalite item üretmek için bolca malzeme varken, tek bir item ile seviye atlamanızı sağlayacak tarifin malzemesi yoktur. Diğer MMO'larda, atıyorum 10 item üretseniz bile 1 seviye atlayamayabilirken, bu sayede en azından 10 item üretirseniz seviye atlayacağınızı biliyorsunuz. Bu özellik benim hoşuma gitti.<br />
<br />
Crafting'deki ilginç bir diğer özellik de "discovery" bölümü. Burada elinizdeki materyalleri birleştirip yeni yeni eşyalar keşfedebiliyorsunuz, ve dahası mesleğinizdeki ilerleyişin temelini bu özellik oluşturuyor. Guild Wars 2'deki crafting'in temeli, üreteceğiniz eşyanın bileşenlerini öncelikli olarak üretmekten geçiyor. Örnek verecek olursam, bir greatsword yapmak istiyorsanız önce o greatsword'un sapını ve keserini yapmanız lazım. Sapı için 3 copper bar, keseri için de yine 3 copper bar gerekiyor diyelim. Bu ikisi greatsword'unuzun ana iki bileşeni. Buna bir de mod eklemeniz lazım; örneğin condition hasarını artırmak için bir mod kullanabilirsiniz, ya da healing power'ınızı artırmak için bir mod. İşte bu üçünü discovery bölümüne koyarsanız, koyduğunuz mod'un özelliğine göre bir item keşfediyorsunuz. Crafting'de beta boyunca ilerleyebildiğim kadarıyla altı mod ile karşılaştım, ilerledikçe daha farklı mod'lar açılıyordur. Sırf discovery bölümü ile çok uzun zaman geçirecek, sadece olayın bu kısmı ile ilgilenecek insanların olacağından kesinlikle eminim. En azından bir şeyler keşfettiğiniz hissini vermeyi başarmışlar.<br />
<br />
<b>WvW ve 5v5 combat</b><br />
<br />
Bu kısım aslında bizim için garip bir deneyim oldu, çünkü oyunun gazıyla başlayıp PvE karakter açıp oynadıkça, bir süre sonra fark ettik ki daha hiç WvW yapmamışız. Kafamıza dank eder etmez soluğu WvW haritasında aldık ve sistemi incelemeye koyulduk. Dediğim gibi, bu çok enteresan bir deneyim oldu. Haritaya gittiğimizde ilk olarak kendimizi "lobi" olarak adlandırdığımız bir bölgede bulduk. Burada bir sürü insan vardı ve çeşitli skill kombinasyonlarını, build'lerini, skill efektlerini falan deniyorlar, görüyorlardı. Birincisi şunu belirtmem gerekir ki 10. seviye bir PvE karakterle doğrudan Mists'e adım atar atmaz doğrudan doğruya 80. seviyeye çıkıyorsunuz ve size önceden hazırlanmış bir build veriliyor, skill'leri ve item'leri yerli yerinde. Siz tabii isterseniz girip istediğiniz modifikasyonu yapabiliyorsunuz, trait ağaçlarını sıfırlayabilir, NPC'lerden farklı item'ler alabilir, gönlünüzce değişim yapabilirsiniz. Oyun piyasaya çıktıktan sonra bu sistemin ne kadarının bu şekilde muhafaza edileceğini bilmiyorum, ama PvP'ye adım attıktan sonra denge unsuru sebebiyle bu bahsettiğim "item sağlanma" olayının bu şekilde duracağı aşikar.<br />
<br />
5v5 olayın bu kısmı. Bütün skill'ler, trait'ler, item'ler açık; istediğini yapıp girebilirsin. Betada yalnızca iki 5v5 haritası yer alıyordu; bunlar Battle of Kyhlo ve Forest of Niflhel'di, önceden gördüklerimizden farklı bir şey yoktu yani. Bu ikisinden Battle of Kyhlo'yu daha çok beğendiğimi söylemem lazım. Sebebi de taktiksel açıdan daha özgürlükçü bir harita düzenine sahip olması diyebilirim. Evlerin üzerinden atlama, çatılardan çatılara zıplama olayı yüzünden ve alanların biraz daha dar olması nedeniyle burayı sevdim. Sırf bu sebepler yüzünden, engineer ve mesmer gibi, kontrol üzerine yoğunlaşan sınıfların avantajlı olduğu noktalar fazla.<br />
<br />
WvW'ye baktığımızda ise bunca zamandır söylenen şeylerin doğrulandığını görmek hoşumuza gitti. WvW'ye girdiğinizde normal PvE'deki karakteriniz 80'e çıkıyor, ama 5v5'in aksine bütün skill'ler ve trait'ler açık değil. Burada bir şeyler yaptıkça XP kazanabiliyorsunuz ve seviye atlama olayı gayet güzel işliyor; sırf burada zaman geçirerek 80. seviyeye çıkabilmeniz mümkün. Onu geçtim, harita çok büyük ve oyuncuların tamamı burada mükemmel vakit geçirecektir. WvW haritasında spawn olduğunuz nokta bütün WvW bölgesinin kalbi, Eternal Battleground denen bölge. Tabii siz burada kendi server'inizin ana bölgesinde bulunduğunuz için burası size tahsis edilmiş bir yer, dolayısıyla düşman server'ların buraya kadar gelmelerine izin verileceğini zannetmiyorum. Bu ana noktaya dört farklı portal yerleştirilmiş. Portalların her biri diğer server'lardaki bölgelerinize geçiş olanağı sağlıyor. Yani siz, örneğin kırmızı server'in oyuncusu olarak yeşil server'in haritasına gidip oradaki bölgeleri de ele geçirebilirsiniz. Tabii bu epey riskli.<br />
<br />
Biz Hakan'la birlikte kırmızı server'in oyuncusuyduk ve bir noktada yeşillerin borderland'ine giderek oradaki bir supply camp'ı ele geçirdik, geçirir geçirmez de ele geçirme potansiyelimizin olduğu herhangi bir kuleye gitmek üzere supply taşıyacak bir de dolyak hazırlandı. Ele geçirdiğimiz bu camp'a kendi guild'imize geçirebiliyoruz bu arada ve çeşitli avantajlardan da yararlanabiliyoruz, supply dolyaklarına eşlik edecek guard'lar tutmak gibi. Biz iki kişi olarak çıktığımız bu macerada supply camp'ı ele geçirmekte zorlanmadık, ama yakında bir kulemiz olmadığı için hazırlanan dolyak'ı yola çıkarmayı başaramadık. Bu arada bizim bu ele geçirdiğimiz supply camp savunmasızdı, dolayısıyla bu camp'ı kolaylıkla ele geçirdik. Daha önceden Eternal Battleground bölgesinde ele geçirdiğimiz supply camp'ı zorlukla ele geçirmiştik, sebebi de oraya önceden sahip olan guild'in o bölgeye guard NPC'ler yerleştirmiş olmasıydı. Öle kalka almıştık, daha sonradan orayı da bizden almışlardı.<br />
<br />
WvW'yi ilk duyduğum günden itibaren nasıl bir yer olacağıyla ilgili fikirler aklımda şekillenmeye başlamıştı ve şunu kesinlikle söyleyebilirim ki, benim aklımdaki WvW ortamını yaratmayı başarmışlar. Haritanın büyük olması ve waypoint azlığı nedeniyle ulaşımın sıkıntılı olması dışında benim fazla bir çekincem yok. Ah bir de nerede bir PvP aksiyonu varsa harita üzerinde görünmese iyi olacakmış, anında zerg tepenizde bitebiliyor zira.<br />
<br />
<b>Engineer</b><br />
<br />
Yazının başında da dediğim gibi, oyundaki ana karakterim olacağı için beta boyunca neredeyse tüm zamanımı engineer oynayarak tükettim. Engineer'de bolca build denemeye fırsatım oldu ve genel olarak dual pistol kullanmaya çalıştım. Aslında sonradan fark ettim ki bu bir hataymış, çünkü dual pistol doğrudan doğruya karşı tarafı kontrol altında tutmak adına bir build, neticede hasar miktarı epey düşük. Off-hand'deki pistol'den gelen Glue Gun skill'i alan etkili immobilize (hareketsiz bırakma) condition'u veriyor. Bunun 5v5'de işime yaradığı noktalar çok fazlaydı. Off-hand'deki pistol'den gelen diğer skill her ne kadar ağır burning (yanma) condition'u verse de, genel olarak diğer silah kombinasyonları arasında bu tarz etkiyi yaratacak bir alternatif göremedim. Shield'in ise savunma adına verdiği skill'lerin biri doğrudan melee, diğeri ise doğrudan ranged saldırıları savuşturmada faydalı. Bunların ikincil kullanımları da yine aynı mesafelerden saldıranlara karşı hasar verme üzerine kurulu. Shield'in doğrudan oyun planını etkileyecek özellikleri var, fakat sanki yalnız kalındığında faydalı olacak türden. Ne var ki iki silah setimden birini pistol + shield yaparım gibi görünüyor ilk planda. Neticede kontrol bazlı özellikleri off-hand'e pistol almadan da sağlayacak utility skill'leri var engineer'in.<br />
<br />
Utility skill'leri demişken, bütün engineer skill'lerine bakıldığında oyun yapınızın en azından bir tür device ve weapon kit'e olabildiğince hakim olmanızı gerektirdiği bariz biçimde belli. Elinizde olan device kit'ler; bomb kit, grenade kit, mine kit ve med kit. Grenade kit beta boyunca ne çok kullandığım kit oldu ve ne yalan söyleyim, diğerlerine oranla en faydalı olacağını düşündüğüm kit de bu. Yalnız şu da var ki, grenade kit kullanım açısından biraz zor. Sebebi de kullandığınız bütün skill'lerin alan etkili olması ve kullanacağınız bölgeyi sizin seçmek zorunda olmanız. Yani örneğin, 1'e basıyorsunuz, bombayı atacağınız bölgeyi seçeceğiniz dairesel alan çıkıyor ve sonra da fare ile orayı tıklayıp (veya tekrar 1'e basıp) bombayı atmanız lazım. Tüm bu işlemler aksiyon içinde biraz ağır hissettiriyor. Çünkü engineer aşırı aktif oynamanız gereken bir sınıf ve pek de hata affeder cinsten değil. Yine de bu kit içinde karşınızdakine blind (kör), chill (donma) condition'ları veren skill'lerin varlığı onu kullanmanıza sebebiyet verebilir. PvP'de iş yapacaktır kesinlikle. Bomb kit ise kişisel favorim diyebilirim, ne var ki PvP'de peşinizden koşan bir Warrior veya Guardian yoksa hiç avantajlı değil, çünkü kullandığınız skill'lerin tamamı bulunduğunuz noktaya bomba bırakıyor ve bir saniye sonra da bıraktığınız bombalar patlıyor. Big Ol' Bomb gibi inanılmaz hasar veren bir skill'e sahip ve çok üstünkörü edindiğim bir izlenim sonucu en fazla hasarı veren skill'ler de bomb kit'te yer alıyor. Ama işte, sadece melee mesafede kullanılabildiği için bu kit biraz daha PvE'de işe yarar. Mine kit'ten de kısaca bahsedeyim; mine kit'i kullandığınızda skill barınıza 5 tane aynı skill'den geliyor. Hepsiyle de yere aynı mayını bırakıyorsunuz ve sonuçta 5 tane mayın bırakabilirsiniz. Bunları sonradan toolbelt'inizdeki kısayoldan patlatyorsunuz, hepsi bu. Çok güzel :)<br />
<br />
Weapon kit'lerde ise tercihlerimiz şöyle; tool kit, flamethrower ve elixir gun. Engineer'i oynadığım süre boyunca turret'lerimi kullanmaya özen gösterdiğim için bu weapon kit'lerinden herhangi birini uzun uzadıya inceleyemedim, ama flamethrower'ın über güzel hasar yaptığı belli. Elixir gun'u adamakıllı denemek için trait ve build kurdum, denedim de. Biraz uğraşınca ölümsüz oluyorsunuz, healing adına da çok sıkıntı çekmiyorsunuz ama hasar vermede eksikliği çok fazla hissediyorsunuz, bu da elixir gun'u daha ziyade destek sınıfı yapıyor biraz; ama 5v5 combat'ta yer bulacaktır.<br />
<br />
Turret'lere gelecek olursam. Turret'lerin normal kullanımlarının haricindeki ikincil kullanımları inanılmaz orijinal, kullanışlı ve doğrudan turret hasarına dayalı bir build kurarsanız karşınızdakini canından bezdirebilirsiniz. Net turret, rifle turret ve rocket turret; üçü de birbirinden güzel. En çok kullandığım turret'ler rifle turret ve rocket turret; biri sürekli bleeding veriyor, diğeri patlıyor ve yakıyor. Tek kelime ile bayıldım. Bu turret'lerin verdiği hasarı artırdığınızda, az önce de dediğim gibi, siz sadece karşınızdakini kontrol altında tuttuğunuz müddetçe ölüşünü izleyip tadını çıkarın.<br />
<br />
Engineer hakkındaki genel fikrim, engineer'in zor bir sınıf olduğu yönünde. Genel tasarım mekanizması hoşuma gitti, pek çok güzel detay ve taktiksel açıda farklılık yaratılabilecek unsur mevcut. Hani her oyunda bir takım sınıflar vardır ya, "ulen şu sınıfı iyi oynayan adam karşısındakini öttürür" denilen, engineer işte öyle bir sınıf. Alışması da, oynaması da zor görünüyor. Doğrudan hasara yönelik sahip olduğu skill'lerin sayısı fazla değil, bu da onu kullanım alternatiflerini çoğaltmaya itiyor, neticede de yoğunluklu olarak anti-melee bir sınıf ortaya çıkmış. Engineer'in PvP'deki duruşu zaman içerisinde ne aşamaya gelir bilinmez tabii, ama bir bölgeyi savunma adına engineer'lerin ellerinde sürüyle olanak var. Ben bu sebepler nedeniyle 5v5 combat'ta engineer'in yerinin sağlam olacağını düşünüyorum.<br />
<br />
...Ve bu arada sanırım bu şimdiye kadar yazdığım en uzun blog yazım oluyor. Bu kadarını okuduysanız özellikle teşekkür ederim :) Oyun çook güzel olmuş, bayıldık bayıldık...Cor Carolihttp://www.blogger.com/profile/04316217995566168956noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-3387011356997047670.post-42466505540535236802012-03-18T04:52:00.001+02:002012-03-18T04:52:46.202+02:0010 Nisan'da hangi Guild Wars 2 paketini almalı?Bir önceki yazımdaki kehanetim gerçekleşmeyecek diye çok korkmuştum, ne yalan söyleyeyim. Zira son zamanlarda "şu olacak, bu olacak, kesin öyle" diye söylediğim hiçbir şey gerçekleşmiyordu ve ben de artık bu işlerden elimi eteğimi çekmeye başlamayı düşünüyordum ...ki sonunda önceden tahmin ettiğim bir şey gerçekleşti ve buradan biraz daha ekmek yiyebilirim :) Beta davetlerinden söz ediyorum. 12 Mart ile başlayan hafta içinde bir şeyler olabilir demiştim, iyi ki de demişim, bombardıman misali bir dünya yeni bilgi geldi ve nihayet beklemeye başlayabileceğimiz bir tarih var. O tarih 10 Nisan.<br />
<br />
Geçen hafta olan biteni önce bir özetleyecek olursam; ilk olarak pazartesi günü Arena NET bir video yayınlayarak betaya başvuran bir milyon oyuncuya seslendi ve herkese teşekkür etti, bütün başvuranları betaya alamayacaklarını dile getirdi ve bu ilk betaya katılamayacak olanlara sonraki betalar için şans diledi. Bu video o hafta içinde bir şeyler olacağının belirtisiydi zaten, ki salı günü Guild Wars 2'nin ön-satınalma / pre-purchase (ön-sipariş / pre-order değil, üzerine basarak söylemekte fayda var) tarihi 10 Nisan olarak ortaya çıktı, bütün detaylarıyla; bu konuyu şimdilik atlıyorum, zaten yazının geri kalanında bundan bahsedeceğim. Ve nihayet cumartesi günü de, yani dün, bu ay sonunda yapılacak ilk beta haftasonu için davetler gönderilmeye başlandı. Beta'ya katılacak oyuncuları tebrik ediyorum (-_-) ve dün beta davetiyesi alamayan oyuncuların bir iki gün daha e-mail'lerini kontrol etmesini salık veriyorum, çünkü beta davetiyesi gönderiminin birkaç gün daha süreceği söylendi. Bu arada tekrar hatırlatmakta fayda var; ola ki beta'ya seçilirseniz NDA anlaşması altında olacağınızı bilin. NDA anlaşması sizin herhangi bir şekilde video ve görüntü paylaşmanıza izin vermiyor, aksi halde GW2 hesabınızın silinmesine kadar varan yaptırımlarla karşı karşıya kalmanız söz konusu.<br />
<br />
Neyse, asıl konuya dönelim. 10 Nisan'da ön-satınalmaya açılacak olan oyun üç farklı sürüme sahip olacak. Bu sürümlerin herhangi birini almanız durumunda bir defa kesin olarak 10 Nisan'dan sonra yapılacak bütün beta haftasonlarına katılım hakkınız oluyor, oyun içi bir eşyaya sahip oluyorsunuz ve oyun resmi olarak piyasaya çıkmadan üç gün önce oyuna önceden başlayabiliyorsunuz. Bunların hepsi de güzel promosyonlar ve kesinlikle oyuncuları cezbeden şeyler; ben GW2 oynayacak insanların çoğunun kesinlikle bu şekilde oyuna başlayacaklarını düşünüyorum. Ön-satınalma içeriğinin açıklanışının ardından oyunculara verilecek olan bu oyun içi eşyanın oyuncular arasında bir eşitsizlik yaratabileceğine dair yorumlar oldu. Buna kesin olarak şu şekilde yanıt vereyim; "eşitsizlik yaratacak" diye bir ifadeyi bir defa aklınızdan silin, öyle bir şey olmayacak. Bu eşya (ki bu bir yüzük aslında) bütün özelliklerinize +2 puan ekliyor, ki bu eşyayı en fazla 30. seviyeye kadar falan kullanacaksınız (belki o kadar bile değil), sonrasında da gerçekten hiçbir şey ifade etmeyen bir eşya olacak, hatta çantanızda fazla yer kapladığı için söyleneceksiniz bile. İlk GW oyununda da aynı şekilde eşyalar vardı, hatta bu eşyalar doğrudan silahtı, ama hiç sıkıntı yaratmadı. O yüzden gönlünüz ferah olsun.<br />
<br />
Gelelim farklı sürümlere. Bunları uzun uzadıya burada açıklayacak değilim, buyurun <a href="http://www.guildwars2tr.com/forum/showthread.php?tid=720">bu linkten</a> detaylı bir şekilde okuyabilirsiniz. Yazıda isimlerinden Normal, Deluxe ve CE (Collector's Edition) olarak bahsedeceğim.<br />
<br />
Birincisi Normal paket. İçeriğinde sadece oyun var, yani Deluxe ve CE'deki oyun içi görsel ögelerin hiçbirine sahip değil. Bu sürümün Avrupa'da 55€'dan satılacağı duyuruldu (TL olarak bir duyuru yok henüz) ve dediğim gibi, içinde sadece oyun var. Benim şahsi yönlendirmem, eğer Deluxe veya CE içeriği, "en ufak bir şekilde" size tatmin edici gelmediyse düşünmeden Normal paketi almanız şeklinde olacaktır. Çünkü en nihayetinde siz zaten aslında oyunu oynamak istiyorsunuz, peşinizde dolaşacak 2 - 3 pikselin pek umurunuzda olacağını sanmıyorum (minipetten bahsediyorum).<br />
<br />
İkincisi Deluxe paket. Deluxe paketi Normal'den ayıran şeyler sadece oyun içi özelliklerden ibaret. Bu özelliklerin arasında guild'inize ve PvP aktivitenize puan veren tek kullanımlık eşyalar ve beş gün kullanabileceğiniz taşınabilir bankanız yer alıyor. Ben işin aslını isterseniz bunların hepsini doğrudan yok sayıyorum. Düşündüğünüzde, zaten oynadıkça elde edeceğiniz şeyler olacağı için bunlar, 20€ fark vermeme sebep olacak kadar değerli değil. Elite skill ve minipet'e gelince; bunlar tamamen kişisel tercihinizle alakalı. Eğer minipet koleksiyonu yapmayı düşünürseniz, zaten kesinlikle bunu alacaksınız. Elite skill'in de "situational" kullanımları olabilir, çok ihtimal vermemekle birlikte, olabilir diyebiliyorum ancak. Bu son iki oyun içi özellik 20€ fark vermek için sizi etkiliyorsa, bunu tercih edebilirsiniz.<br />
<br />
CE'ye gelecek olursak, adı üzerinde CE; koleksiyon yapıyorsanız, "Guild Wars 2 ile alakalı en über paketi almalıyım, o derece gaz durumdayım yani" diyorsanız almamanız diye bir şey söz konusu bile olamaz. Ben mesela içeriğindeki her şeye resmen aşık oldum. Charr action figure'ünden tutun da resim çerçevesine kadar HERŞEYİNE bayıldım. Ama işte, fiyat etiketine gözüm ilişiyor o an, o biraz sıkıntı. <b>150€</b>. Nokta.<br />
<br />
Ben hangisini alacağım? Şahsen öncelikli olarak aralarından hangisini "tercih etmeyeceğim" diye kendime soracak olursam, kesinlikle Deluxe almayı aklımın ucundan geçirmediğimi bilmenizi isterim; minipet için 20€ fark vermem. Diğer ikisi arasında ise beynimin ve kalbimin seçimlerinin farklı olduğunu söylemek zorundayım :) Kalbim CE derken, beynim Normal diyor. Tiglon'un CE'yi Türkiye'ye getirip getirmeyeceğini doğrulama şansına sahip olamadım henüz, en yakın zamanda bununla ilgili bir şeyler öğrenmek lazım. Kimbilir, belki Tiglon benden önce davranıp müjdeli haberi verir. Arena NET'in CE'nin ön-satınalma prosedürü hakkında verdiği bilgiler ışığında oyunun CE kutusunun Türkiye'ye Guild Wars 2 piyasaya çıkar çıkmaz gelmesinin çok büyük önemi olduğu ortaya çıktı; o yüzden ola ki Tiglon bu konuda bir sorun yaşarsa, CE sahiplerinin oyunu bir süre oynayamaz hale gelmeleri gibi bir durumları söz konusu olacak ne yazık ki. Eh, hepsinden öte fiyatının yüksek olması da düşündürücü. Aslında bir kere alıp sonraki birkaç sene hiç para vermeden oynayabilecek olmanızı göz önüne alırsanız mantıklı bir yatırım gibi görünebilir, evet.<br />
<br />
Bütün bunlara bakarak ben büyük ihtimalle Normal paketi alacağım diyebilirim ve sizin de Normal almanızı öneriyorum şahsen. Neticede en az iki üç tane betaya katılacağınız garanti, üç gün önceden de oyuna başlayacaksınız, başlar başlamaz da yüzüğünüzü takarsınız, oh ne ala. Bence mantıklı olan bu. Siz ne dersiniz bilemem tabi, yorumlarınızı bekliyorum :)Cor Carolihttp://www.blogger.com/profile/04316217995566168956noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-3387011356997047670.post-49996651709931487452012-03-10T03:30:00.001+02:002012-03-10T03:34:42.080+02:00Beta'ya davetler ne zaman başlayacak?Bir önceki blog yazımın üzerinden bir aya yakın zaman geçmesinin, basın beta'sının yapılıp bitmesinin, etrafın video ile dolu olmasının ve oyuncu betası başvurularının başlayıp bitmesinin sanki hiç önemi yokmuş gibi buralar böyle bir sessiiiizz... sakiiinn... ne kadar da güzel :) Heh, bunca önemli olayın yaşanıp bitmesinin ardından söylenecek çok söz var elbette, nitekim söylendi de; forumlarımız beyin fırtınalarıyla, komplo teorileriyle ve diğer bir sürü fikirle doldu taştı son 15 - 20 gündür. Sırf o nedenle ve artık yeni haberler çıksın düşüncesiyle, en kaba tarifiyle, "eskiyen" bu gelişmelerle ilgili bir şey söylemeyeceğim; zaten şu dakikadan sonra "beta güzeldi, şöyleydi, böyleydi" sözleri sinirlerimizi eşik şiddetinde bile etkilemiyor, çünkü artık hepimiz oynamak istiyoruz.<br />
<br />
Oyuncu betası başvuruları 50 saatlik bir süre içinde 1 milyon başvuru alarak sonuçlandırıldı ve Mart ayı sonlarında yapılacak beta haftasonu ile oyunu bir miktar insan nihayet oynayabilecek. İyi güzel de, beta davetleri ne zaman gönderilecek?<br />
<br />
Hani ArenaNET'in topluluk yöneticileri demişti ya, "mail kutularınızı sürekli F5'lemekten vazgeçin, davetlerin gönderileceği zamanı önceden duyuracağız, trolololol" diye. İşte, ona istinaden bir duyurunun geçen hafta değil de ondan önceki hafta yapılacağını bekliyorduk; meğer bir yanlış anlaşılma olmuş, en azından benim tarafımdan. Yapılan duyuru, oyuncu betası haftasonunun Mart ayı sonlarında yapılacağının duyurusuymuş. Bu duyurunun yapıldığı gün topluluk yöneticilerinden biri, Rubi'ydi yanılmıyorsam, ikinci bir duyuru yapıp daha detaylı bilgiler vereceklerini söylemişti. Velhasıl kelam, o duyuru yapılmadı; ya da dediğim gibi o günkü duyuru betanın yapılacağı zamanın belirtildiği duyuruydu, ya da öyle bir şey.<br />
<br />
Her neyse, gelelim soruya: Beta'ya davetler ne zaman başlayacak? Bu konuda benim, ve forumdan arkadaşım Spin'in (Hakan) naçizane düşüncesi, ayın 12'si ile başlayan hafta içerisinde davetlerin gönderilebileceği yönünde. Bu çıkarımı da şu şekilde yaptık: "Mart ayının sonlarındaki beta" diye düşünürseniz ve takvime bu şekilde bakarsanız, tüm günleri aynı haftasonu diliminde yer alan en son haftasonunun, 23 Mart ile başlayıp 25 Mart ile biten haftasonu olduğunu görürsünüz. Daha önceden yapılan açıklamaya göre haftasonu gerçekleşecek betaların cuma akşam saatlerinde başlayıp pazar sabah saatlerinde bitmesi planlanıyor; yanılmıyosam basın betasında da aynı zaman dilimi kullanıldı, GW1'deki beta haftasonları da aynı şekilde gerçekleşti. Dahası NC Soft bu tarz betaları seviyor ve bir diğer NC Soft oyunu Aion'da da aynı sistem uygulanmıştı.<br />
<br />
Yine konudan sapıyorum: Şimdi, betanın boyutunun 14GB civarında olduğu biliniyor. Bu da standart bir ADSL bağlantı ile çok çabuk indirilebilecek bir miktar değil. Tahminimize göre Arena NET, kullanıcılarını hem dosyayı indirip hem de betaya başlamak adına, her ne olursa olsun aynı haftaya sıkıştırmak da istemeyecektir. Bu da bizi beta davetlerinin gönderilmesi ve dosyanın indirilmesi için bir hafta ek süre tanınabileceği düşüncesine yoğunlaştırıyor, yani 12 Mart ile başlayan önümüzdeki haftaya.<br />
<br />
Heh. Yani Arena NET topluluk yöneticilerinin söylemiyle, 12 Mart gecesi saat 00:00:01'den, ya da Seattle yerel saatiyle 12 Mart 10:00:01'den (TSİ) itibaren "e-posta kutularımızı F5'lemeye" başlayabiliriz. Beta bana çıkacak mı? Tabii ki çıkmayacak, hiç mi hiç şansım yoktur bu olaylarda. Spin'e çıkacak mı? Beş e-posta adresiyle başvurduysa beşine de çıkacağından adım gibi eminim :)Cor Carolihttp://www.blogger.com/profile/04316217995566168956noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-3387011356997047670.post-44891076877496147732012-02-16T14:34:00.002+02:002012-02-16T15:18:14.875+02:0015 Şubat NC Soft konferansı ve GW2 konsol "portu"Kabul, bir önceki yazımda epey heyecanlanmışım, ama hey, heyecanlanmakta haksız mıyım? Yabancı forumlarda ve bazı haberlerde önceden 9 Şubat'ta yapılması planlanan, daha sonra 15 Şubat'a ertelenen NC Soft financial conference'de Guild Wars 2'nin piyasaya çıkış tarihi ile ilgili bilgilerin verilebileceği konuşuluyordu ve ister istemez beklenti içine girdim. İşin kötüsü çıkış tarihi diye bir şey yok henüz, Mart ve Nisan'daki beta aşamasından sonraya kaldı. Ama farklı farklı şeyler öğrendik, meğer Guild Wars 2 konsollara da çıkabilirmiş. Bak hele...<br />
<br />
Aslında bunu kesin bir habermiş gibi duyurmak yanlış olur; forumda dün <a href="http://www.guildwars2tr.com/forum/showthread.php?tid=618">bu konuyu</a> biraz heyecanla ele aldım, ama ufukta GW2'nin konsol sürümünün olacak olması ihtimali yok değil. NC Soft konferansındaki konuşmacılar oyunun konsol "portu" üzerinde çalışan bir ekiplerinin olduğunu, konsol "portunun" geliştirme sürecinin çok başlarında olunduğunu ve oyunun PC versiyonuyla aynı zamanda çıkmasının mümkün olmadığını duyduk; üç aşağı beş yukarı söylenenler bunun etrafında dolanıyor ve geri kalan şeyler de detaylar.<br />
<br />
Şimdi bu ne anlama geliyor?<br />
<br />
- Birincisi şunu en baştan söylemem lazım, şahsen ben düne kadar oyunun konsol versiyonu üzerinde çalışan bir ekibin varlığından haberdar değildim, ArenaNET'deki arkadaşların "zaten bundan pek çok yerde söz etmiştik şimdiye kadar" sözlerinin aksine. Ne var ki bu bilgi oyunla ilgili çok büyük bir detay ve gözden kaçması da olası değil; kaldı ki dünkü konferansın ardından dünya çapındaki çoğu forumda bu konuda insanların isyan/beğenileri de bu bilginin pek bilinmediğinin kanıtı. O nedenle ArenaNET'deki arkadaşların "bu haber yeni değil ki" sözleri biraz enteresan olmuş. NC Soft yetkilileriyle bir iletişim eksikliği bu duruma sebebiyet vermiş olabilir, ya da belki ben olayları yanlış anlıyorum; belki ArenaNET bu bilgiyi bu kadar alenen paylaşmak için doğru zamanı bekliyordu. Ama bütün bu muhabbetler doğruluyor ki Guild Wars 2'nin konsol "portunu" oyun çıktıktan bir süre sonra görebiliriz.<br />
<br />
- İkincisi de bu konsol "portu" üzerinde kafa yoran, projenin başında olan, ya da halihazırda üzerinde çalışan bu küçük, ufacık, miniminnacık ekibin işinde ne kadar ehil olduğu ve projenin hangi aşamasında olduklarıyla alakalı. Bu insanlar bu iş üzerinde çalışıyorlarsa en nihayetinde ArenaNET'in çalışanları. Yani maaşlılar. Ve büyük ihtimalle ArenaNET bu insanlara Visual Basic veya Mikro İktisat öğretmiyordur. NC Soft yetkililerinin söylediğine göre işin çok başındalar, ama ne kadar başındalar? Belki daha sadece piyasa araştırması yapıyorlardır diyeceğim, ama olay "oyunun konsol versiyonunun PC versiyonuyla aynı anda çıkması ihtimali yok" söylemine kadar geldiyse, demek ki bir miktar ilerleme de kaydedilmiş. Açıkçası ben bir oyunun nasıl yapıldığını pek bilmem, ilgilenmem de, oynaması daha güzel çünkü. O yüzden PC'den konsola port işleminin ne kadar zahmetli veya zaman gerektiren bir süreç olduğunu da bilmem. Ama düşününce, bırakın Guild Wars 2'yi Metin 2 gibi bir MMO'nun konsolda adamakıllı oynanır hale getirilmesi işleminin biraz uzun sürmesi gerektiğini tahmin edebilirim.<br />
<br />
- Üçüncü söylemek istediğim şey ise bizi asıl ilgilendiren nokta: çıkış tarihi. Çünkü oyun artık bir şekilde gelsin de, nereye ne şekilde gelirse gelsin modundayız. Tüm bu gelişmeler ışığında oluşan genel kanı, oyunun 2012'nin ilk yarısında piyasaya çıkmayabileceği yönünde. Mart ve Nisan ayındaki beta aşamasının çok geniş tutulacağı da dün duyuruldu ve piyasaya çıkış tarihinin bu dönemden sonra duyurulacağı anlaşıldı. Betayı pek çok kişinin oynayabilecek olması tabii ki güzel, ama asıl manada oynamaya başlamak için biraz daha beklememiz gerekecek sanki. Dediğim gibi, oluşan genel fikir böyle; NC Soft yarın çıkıp 1 Nisan'da oynayabileceksiniz de diyebilir.<br />
<br />
---<br />
<br />
Son olarak şunları söyleyim. Guild Wars 2 şu an itibariyle %90 oranında tamamlanmış, bitmiş bir oyun; nitekim oynanabilir durumda. Buna istinaden Guild Wars 2'nin konsola port edilme aşamasının oyunun PC'ye çıkış sürecini neredeyse hiç etkilemeyeceğini düşünüyorum. ArenaNET'in sonradan odaklanacağı bir konu olacaktır bu muhtemelen. Nitekim şu an Guild Wars 2 PC için çalışan ekip belki de oyunun raflara çıkacağı tarihi beklerken konsol "portu" için çalışan ekibe katılacaktır.<br />
<br />
Guild Wars 2'nin konsolda nasıl duracağı konusundaki şahsi düşüncem ise genel olarak MMO'ların konsollarda nasıl durabileceği fikrimden hiç de farklı değil: konsolda MMO çok saçma. Çünkü bir MMO'daki bileşenlerin tamamını konsola kazandırmak imkansız. Oyundaki bazı özellikleri eksilterek, yontarak veya konsola uydurarak aynı faydanın sağlanması mümkün değil. Yine de bekleyip görmek lazım, elbette bir fizibilite çalışması yürüteceklerdir, oluru olacaktır.<br />
<br />
Belki de doğrudan shift+del yapacaklardır :)Cor Carolihttp://www.blogger.com/profile/04316217995566168956noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-3387011356997047670.post-1615744539565427592012-02-07T13:57:00.004+02:002012-02-07T20:12:04.894+02:00Guild Wars 2 çıkış tarihi tahminiSon günlerde forumda en çok tartışılan konuların başında geliyor, Guild Wars 2'nin piyasaya çıkış tarihi. Forumda da yazdım, ama ilk oyunların, yani Guild Wars oyunlarının piyasaya çıkış tarihi adeta çıktığı ayın 28'i ile sabit.<br />
<br />
Yani şöyle ki;<br />
<b>Guild Wars - Prophecies : 28 Nisan 2005'te,</b><br />
<b>Guild Wars - Factions : 28 Nisan 2006'da,</b><br />
<b>Guild Wars - Nightfall : 27 Ekim 2006'da </b>piyasaya çıkmış.<br />
<br />
Bu bağlamda Eye of the North ek paketini göz ardı ediyorum (-heh, istediğim kalıba uydurabilmek için yapmayacağım şey yoktur :)), çünkü burada stand-alone oyunlardan yana bir şablon çıkarmak niyetim. Hoş, EotN'un piyasaya çıktığı tarih de 31 Ağustos 2007, yani sadece üç gün fark ediyor bizim hesaba göre.<br />
<br />
Buna göre bakarsak önümüzdeki ayların 28'lerini bir düşünelim:<br />
<br />
<b><u>28 Şubat :</u> </b>Çok erken. Direk "olmaz". Daha press betası bile belki yeni tamamlanmış olacak, o yüzden ihtimal dahilinde bile değil.<br />
<u><b>28 Mart :</b></u> Closed beta'nın oyuncuları kapsayan ayağının ilki Mart ayı içinde yapılacak ve ilk posta beta bu güne kadar bitebilir, o yüzden bunun da mümkünatı yok.<br />
<u><b>28 Nisan :</b></u> İkinci posta closed beta da Nisan ayında yapılacak dendi, bu gün de bu betanın bittiği veya bitmek üzere olacağı tarihe tekabül ediyor; o nedenle 28 Nisan'a da olmaz diyebiliriz.<br />
<u><b>28 Mayıs :</b></u> İşte bu tarih, Guild Wars oyunlarının piyasaya çıktığı tarihleri baz alırsak, Guild Wars 2 için verebileceğimiz en iyimser tarih olur. Zira beta olarak addedilen zaman dönemlerinin tamamı bugüne kadar bitmiş olacak ve oyun elbette ki oynanabilir durumda olacak; zaten şu an bile oynanabilir durumda. 28 Mayıs'ın neden olmayacağına dair, kaynağa dayandırabileceğim bir mantık ben şahsen bulamadım; sadece 28 Mayıs'ın yine de biraz erken olabileceğini düşünüyorum. Nitekim Guild Wars 2'nin family&friends betası'nın başladığını bildiğimiz tarih Aralık 2011 ortaları. Yani 28 Mayıs'a oyunun çıkacağı tarih gözüyle bakarsak, arada beş aylık bir süre karşımıza çıkıyor, ki muadili sayabileceğimiz diğer oyunlarla kıyas yaparsak (gelin şuna WoW diyelim, hiçbirimiz yorulmayalım), family&friends beta ile oyunun çıktığı tarih arasında 6-7 aylık bir sürenin geçmesi gerektiğini görüyoruz. Bu şekilde düşünüyor olmakta bile ben belli bir logic bulamıyorum, o yüzden bunu sadece emsal olarak görerek tahmin yürütebiliriz. Ama şahsen 28 Mayıs'a da "ben" olmaz diyorum :)<br />
<u><b>28 Haziran :</b></u> Bence bu tarihi takvimlerde şimdiden not etmekte fayda var. Bu tarihte ya oynamaya başlayacağız, ya oynuyor olacağız, ya da çoktan pre-order etmiş olacağız. ArenaNet yaptığı açıklamalarda oyunun 2012'nin ilk yarısında piyasaya çıkacağını söylüyordu ve "28 kuralını" buraya uygularsak bu tarih de yılın ilk yarısının son 28'i olmuş oluyor (ben buldum, BEN BULDUM!!). Nitekim bu tarihe kadar yapılacağını bildiğimiz tüm beta event'lerinin üzerinden 2 aya yakın zaman geçmiş olacak ve uzun lafın kısası çıkmaması için bir sebep kalmayacak. Tüm bunların dışında şu ekran görüntüsü de bu tarihi destekler nitelikte:<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<a href="http://www.guildwarsinsider.com/backend/wp-content/uploads/2012/01/jerseys.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="132" src="http://www.guildwarsinsider.com/backend/wp-content/uploads/2012/01/jerseys.jpg" width="640" /></a> </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Bu ekran görüntüsü ArenaNet'in ofisine yapılan bir gezi sırasında çekilmiş ve forumlarda sıkça dolaşıyor, Guild Wars 2'nin piyasaya çıkacağı tarih olarak içten içe dillendiriyorlar. 28 Haziran. Kulağa hoş geliyor; yazın boş vakti olanlar Guild Wars 2'ye doyacak!</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<u><b>28 Temmuz :</b></u> Y U NO PLAY GUILDWARS2!!!!</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Aslında şimdiye kadar yazdıklarım tabii ki theorycrafting'den ibaret ve bir gerçekliği yok. Fakat bir gerçek var, o da iki gün sonra, yani 9 Şubat'ta NC Soft 2011 finsansal raporunu açıklayacak; yanılmıyorsam Blizzard için de aynı şey geçerli. 9 Şubat'ta NC Soft'un yapacağı duyurudaki beklenti, oyunun çıkış tarihi veya çıkacağı zaman dilimiyle ilgili bir bilginin de verilebileceği yönünde. O yüzden belki de iki gün sonra artık Guild Wars 2'nin ne zaman piyasaya çıkacağını bilir şekilde oyunu beklemeye devam edebiliriz. Çünkü artık bir stress oluştu ve bunun patlaması, ortalığın rahatlaması lazım. Şimdiden hepimize sabır diliyorum, sanki zaten sabretmiyormuşuz gibi :)</div>Cor Carolihttp://www.blogger.com/profile/04316217995566168956noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3387011356997047670.post-49437822847166767782012-01-29T13:26:00.000+02:002012-01-29T13:26:36.191+02:00MMO'larda mount'lar ve GW2'de ulaşımAslında bu konuyu düşünürken aklımda genel olarak doğrudan MMO'lardaki mount'lar ve ulaşım kolaylıklarından bahsetmek yoktu; Guild Wars 2'de kullanacağımız yöntem(ler)den bahsedecektim ve öyle bitirmeyi planlıyordum, fakat mukayese de yapabilmek için diğer oyunlardaki alternatiflerden ve biraz da kendi düşüncelerimden bahsetmeyi uygun gördüm. O yüzden yazı bazı noktalarda maksadını aşabilir, ya da öyleymiş gibi görünebilir, bu bakımdan yorumlarınıza açığım ve fikirlerinizi bekliyorum. Dahası aslında sırf bu yüzden yazıyı iki ana bölüme ayırarak yazdım, birbiriyle ilişkilendirilebilecek bu iki farklı şeyin arasında bağlantı kurabilmek ve iki ayrı yazı da yazmak istemediğim için.<br />
<br />
Şahsi düşüncem, herhangi bir MMO'da ulaşımın varlığının, yani gezebilmenin ve bir yerden bir yere gitmenin kolay olmasının elbette ki o oyunun artıları arasında değerlendirilebileceği yönünde. Bunu günümüzdeki bütün oyunlarda görüyoruz ve bu özellik artık standartlaştı. Ve siz de takdir edersiniz ki standartlaşan bir şeyde farklılığa gitmek, dolayısıyla onu biraz da alışılmışın dışına taşımak hem cesaret, hem de güven gerektirir. Bu olayın en göz önünde olan kısmı World of Warcraft'daki uçan ve uçmayan mount'lar. Bildiğiniz gibi World of Warcraft'a Cataclysm ile birlikte uçan mount serbestliği getirildi ve artık Azeroth dünyası üzerinde uçulamayan yer yok (birkaç istisna hariç). Pek çok insanın düşündüğünün aksine ben, her yerde uçabilmenin (veya başlı başına uçulabiliyor olmanın) World of Warcraft'ın ömrünü kısalttığını düşünüyorum. Çünkü MMO oyun türü, kavram olarak, bence, macera hissinin yoğun yaşandığı, ya da yaşanılması gerektiği türlerin başında gelir. Bir yerden bir yere giderken üzerinden uçmak oraları adam gibi geziyormuşsun gibi hissettirmiyor, bu kesin. Atmosferi yaşayamıyorsun, o bölgede yaşananlar sana hiçbir şey ifade etmiyor (kaldı ki benim gibi lore'a önem veren insanlar bunu sorun ediyorlardır), ve dahası, ki bu en geniş açıdan baktığımızda tüm oyuncular için oyunun çabuk tükenmesi anlamına geliyor. Çünkü bir yere çok çok daha hızlı gidiyorsun, hemen işini görüp çıkıyorsun.<br />
<br />
Başlı başına World of Warcraft'dan örnek veriyor olmam ne benim hater'lığımla ilgili, ne de başka bir şeyle. Ben daha bir ay öncesine kadar bildiğiniz WoW nerd'iydim, ama sonradan çoğu oyuncuya dank ettiği gibi benim kafaya da dank etti ve tadında bırakmak gerektiğini fark edip geri dönmemek üzere WoW'u rafa kaldırdım, şu sıralar da Guild Wars 2 çıkıp hayatımı zindana(!) çevirene kadar Rift'te zamanımı geçiriyorum. Madem Rift dedim, onu da bu açıdan WoW ile kıyaslayım. Bilmeyenler için söyleyim, Rift'te uçan mount yok; gitmek istediğiniz yere ya tabanvay, ya da yerde koşan mount'lar ile gidiyorsunuz. Rift'de geçirdiğim süre boyunca, mount'lar ile ulaşımımı sağladıkça bir şeyleri keşfettiğim hissini tekrar yakaladım. Çünkü gerçekten de oraya gidene kadar bir uğraş sergiliyorum, ve bu bana daha doyurucu geliyor. Rift'in haritasında arasında bir haliç olan iki bölgenin birinden diğerine köprü veya doğrudan karasal yol olmadığı için ikinci bir explorable area'yı katetmeniz gerekebiliyor. Veya dağın tepesindeki bir kuleye gitmeniz gerekiyorsa önce oraya giden patikayı bulmanız lazım. İşte bu ve bunun gibi diğer özellikler oyunun lasting appeal'ini hakikaten de etkiliyor. Diyebilirsiniz ki Burning Crusade ve Wrath of the Lich King zamanında da uçan mount'lar vardı. Vardı, doğru, ama benim verdiğim örnek sadece uçan mount'ların varlığını kapsıyor. Şahsi fikrim uçan mount'lar bir MMO'daki macera hissini azaltması bakımından eksi olarak görülebileceği yönünde. Onun yanı sıra bir oyunu kaliteli yapan çok farklı kıstaslar vardır; bu yüzden BC ve WotLK bu "diğer" özellikleri daha orijinal ve kaliteli kotarmıştır. Genel olarak "mount" üzerinden konuşacak olursak Age of Conan'ı saymazsak olmaz; benim şahsen summon ederken bile görmekten çok zevk aldığım bir progress'dir AoC'deki mounting, kaldı ki animasyonlar da ayrı bir şahanedir.<br />
<br />
----<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://img523.imageshack.us/img523/6533/mount2kq1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="411" src="http://img523.imageshack.us/img523/6533/mount2kq1.jpg" width="640" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<i><b>FAKE </b></i></div>
<br />
Neyse :) Tahmin ediyorum ki bu yazım diğer oyunlardan en çok söz ettiğim yazım olacak, o yüzden sizlerden de ayrıca özür diliyorum, ama demek istediğimi anlatabilmişimdir umarım. Guild Wars 2'ye bakacak olursak, burada göstermelik bile olsa bir mount'umuz yok. Gitmek istediğimiz yere öncelikle yürüyerek gitmemiz lazım, sonradan açtırdığımız bölgelere de harita üzerinden tıklayarak anında gitme özelliğine sahibiz. Bu ne demek oluyor? Birincisi tüm Tyria'ya ayak basacağız, bir yere gitmek için onu herhangi bir şekilde hızlandırmanın yolu yok. İkincisi ise gittiğiniz yerleri açtırmış olduğunuz kısım, oralara da haritanın neresinde olursanız olun çift tıklayarak ışınlanıyorsunuz. İlk oyunda da bu şekildeydi, ikinci oyunda da aynen böyle. Muhtemelen büyük şehirlere oyuncuların spawn olabilmesi için birden fazla waypoint yerleştireceklerdir, ama ilk oyunun aksine Guild Wars 2'nin non-instanced yapısında bunların nasıl duracağını pek kestiremiyorum; gerçi neticede pek bir sorun yaratmayacaktır, zira oyunda düşmanı olacağımız, spawn olduğumuz yerde bizi gank'leyecek Alliance vs Horde tarzında bir ayrım yok.<br />
<br />
Oyunda sadece yürünebiliyor olması beraberinde pek çok farklı düşünce yapısını da getiriyor; örneğin karakter animasyonları. Mantık olarak normal karakterlerinizin haricinde bir de mount'a sahipseniz, yapımcı firma hem karakterin animasyonlarını, hem de mount'un animasyonlarını işlemek zorunda kalır. Guild Wars 2'de doğrudan her türlü etkileşimimizi karakterlerimiz üzerinden yapacağımız için karakterlerimizin bu bağlamda çok büyük bir animasyon zenginliğine sahip olacağı bariz. Görsel bakımdan bunu bir artı olarak sayabiliriz, peki benim şu yukarıda bahsettiğim macera arama, macerayı hissetme zımbırtısına ne diyelim? İşte ben gerçek manada buranın bir cümbüşe döneceğini düşünüyorum. Bir defa ben kesinlikle karakterimle bunu yaşayacağımdan eminim. Guild Wars 2'deki orijinal guild sistemi de tam benim için hazırlanmış; RP olayı gerçekten sağlam olacak. Kesinlikle Charr-only bir guilde üye olacağım ve Dragon'ların kökünü kazıyıp Human'lara tekrar saldırmak üzerine RP yapacağım ve çok da eğleneceğim.<br />
<br />
Achievement konusunda da artıları olacaktır ve oyuncuların istediği zorluk burada kendini belli edecektir. İlk Guild Wars'da exploring achievement'leri zor achievement'ler arasında değerlendirilebilir. Nedeni de Guild Wars'ın bu konuda affının olmaması, zira kabaca bir bölgenin tamamını explore edebilmeniz için o bölgenin sınırlarını oluşturan bütün "duvarlara" sürtünmeniz gerekir, ki harita üzerinde en ufak bir açıklık kalmasın. Guild Wars'daki kendi karakterimde Tyria haritasının exploration'u %99,1'de sabittir. Uğraşsam yapılmayacak şey değil tabii ki ama, işte, zor yani.<br />
<br />
Son söylemek istediğim şeyler ise gerçekten bir mount'a ihtiyacımız olup olmadığıyla ilgili. Guild Wars 2'de yer alacak sistemde mount'a ihtiyaç yok, o kesin, ve beni zerre kadar düşündürmeyecek bir şey bu. Yani, yürümek fena değildir ya. Tyria haritasının büyüklüğü ne kadardır ki? Yani metrekare cinsinden falan. ... ... (googling) ... ... Herhangi bir şey bulamadım :) Ama Tyria haritası, özellikle ikinci oyunda ilk oyundakinden çok daha büyük olacak ve her yere yürüyerek gidecek olmak farklı bir his uyandıracak. Aslında Guild Wars oyuncusunu sıkan bir fikir değil yürümek, Guild Wars'da her yere yürüyerek gittik, hiç de hatırlamam bir mount'um olsaydı dediğimi. O yüzden diğer oyunlardan Guild Wars'a gelecek oyuncuların gönlü ferah olsun, sizi seviyoruz <3Cor Carolihttp://www.blogger.com/profile/04316217995566168956noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3387011356997047670.post-61302210535315241062012-01-23T10:48:00.001+02:002012-01-23T11:55:07.080+02:00Dragon Yılı'na hoşgeldinizEh, başlık biraz sıradan gibi oldu ama söylemek istediği şeyi söylüyor en azından. Guild Wars bildiğiniz gibi yoğunluklu olarak uzakdoğu ve Çin pazarını da hedefleyen bir oyun ve dahası Guild Wars Factions doğrudan doğruya uzakdoğu atmosferini yaşatıyor, oraların adet ve göreneklerine göre bir dünya ortaya koyuyor. Hatta oyun içinde buna göre, Çin takvimine göre yılbaşı olan tarihlerde sadece Factions kıtası olan Cantha'yı kapsayan event'ler de yapılmakta. Çin takvimine göre yılbaşı Şubat ayında ve adetlerine göre de her yıl bir hayvanla özdeşleştirilmiş durumda. Bu yıl ise Dragon! E iyii... iyii...<br />
<br />
Dragon yılının başlayacak olmasını fırsat bilen ArenaNET'in başkanı Mike O'Brien da bir tebrik mesajı yayınlamış ve bununla birlikte güzel haberler de vermekten çekinmemiş (ne güzel). Söylediğine göre oyunun ilk closed beta aşaması tamamlanmış ve şubat ayı içerisinde sadece basından kulanıcıların davet edileceği bir beta aşaması daha gerçekleştirilecekmiş (yani IGN tarzı büyük siteler, dergiler falan), dahası beta aşaması mart ve nisan aylarında daha da genişletilerek oyuncuların da oynayabileceği bir noktaya getirilecekmiş. Bunları duymak güzel. Böyle bakarsak oyunun en geç bir ay içinde falan neredeyse tamamen bitti denebilecek noktaya geleceğini tahmin edebiliriz. Ondan sonrası da ufak ince ayarlar, sınıf dengeleri gibi doğrudan mekanik konuların dışındaki noktaların düzenlenmesi şeklinde olur.<br />
<br />
Hoş olan bir diğer nokta da, aslında bu biraz tesadüfi olmuş, Çin yılının bu yıl Dragon yılı olması :) Epey de manidar olmuş yani. Press betası ile oyunla ilgili daha geniş bilgiler de elde edeceğimiz aşikardır.Cor Carolihttp://www.blogger.com/profile/04316217995566168956noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3387011356997047670.post-56849033750274666992012-01-20T11:58:00.000+02:002012-01-21T01:26:32.926+02:00Guild Wars Lonca Savaşları anlamına gelir"....(?) Hadi ya?" dediğinizi duyar gibiyim. Evet, pek tabii ki Guild Wars'ın Türkçe karşılığı bu, ama onun haricinde ifade ettiği şeyler de var. Yani oyunun ismi olan Guild Wars, oyunda kurulan guild'lerin birbirleriyle savaştıkları PvP modu GvG'den (guild vs guild) daha farklı anlamlara sahip. Kabul, bir bakıma oradan da geliyor tabii ki de, işte, oyunun üzerine kurulduğu yapı ve oyundaki hikayenin esas temeli hikayede yer alan krallıkların birbirleriyle savaşlarını içeriyor. Bu yazıda hem Guild Wars'ın bu bakımdan ne anlama geldiğini, hem de orijinal Guild Wars'daki konulardan biraz bahsedeyim dedim. Demek istediğim, oyunun dümdüz PvP'den ibaret olmadığını, Guild Wars'ın bir hikayesinin, tarihinin, şusunun busunun var olduğu söylemek (heeey hey). Yalnız ilerlemeden önce de belirteyim, bazı noktalarda ilk oyunun hikayesine yönelik ağır spoiler vermek durumunda kaldım, mazur görün ^_^<br />
<br />
<b>Loncalarda savaş var diyorlar!</b><br />
<br />
Guild Wars pek çoğunuzun da bildiği üzere Tyria adındaki dünyada yaşanıyor ve burası aslında üç büyük kıtadan oluşuyor: Tyria, Cantha ve Elona. Yanlış anlaşılmaya mahal vermemek için söyleyim, Guild Wars'da hem oyun dünyasının ismi, hem de ilk oyundaki olayların yaşandığı kıtanın adı Tyria. Yani Tyria iki farklı şeyi ifade ediyor. Guild Wars 2'de yaşanacak olayların tamamı Tyria kıtasında gerçekleşeceği için ben daha ziyade Tyria kıtasından bahsedeceğim, fakat bununla birlikte diğer oyunlara gönderme yaparken Elona ve Cantha'dan da bahsetmezlik etmeyeceğim; zira Nightfall'da anlatılan olaylar Elona'da, Factions'da anlatılan olaylar da Cantha'da gerçekleşiyor ve bu üç kıta birbiriyle bağlantılı, her ne kadar Cantha'ya sadece deniz yoluyla ulaşılabiliyor olsa da.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://www.tentonhammer.com/image/view/86971/preview" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="515" src="http://www.tentonhammer.com/image/view/86971/preview" width="640" /></a></div>
<br />
<br />
Herneyse. Yazının başında da bahsettiğim gibi Guild Wars aslında oyunun hikayesinde yer alan krallıkların birbirleriyle olan savaşları ve onun da geçmişindeki birtakım olaylar üzerine kurulu. Bu krallıklar Orr, Ascalon ve Kryta'dır. Guild Wars'ın hikayesinde üç büyük lonca savaşından söz edilir, ama en bilineni Charr'ların Ascalon'a yaptığı The Searing saldırısı ile kısmen sonlanmıştır, dahası oyuncu olarak orijinal Guild Wars'a da bu zaman diliminde başlarız. Oyunda yer alan bu üç krallıktan bilhassa Ascalon ve Orr, Kryta'ya kıyasla Charr ordularıyla daha büyük bir mücadele içindedir ve aslında biraz da bu sebepledir ki Kryta krallığı Tyria üzerindeki en gelişmiş uygarlık olarak ön plana çıkar. Kryta krallığının başkenti olan Lion's Arch, denize kıyısı olması sayesinde Cantha ile de sürekli ticaret yapabilmektedir. Oyundaki mekanlarda Kryta'nın Orr ve Ascalon krallıklarından bu yönden farkını görmek oldukça kolaydır. Ascalon krallığı daha çok tarımla uğraşırken Orr krallığı da Tyria üzerinde kutsal sayılan bir mekandır.<br />
<br />
Hem Orr'a hem de Ascalon'a yapılan Charr istilaları aslında savaşan bu üç uygarlığı birbirine yakınlaştırmıştır. Hoş, Orr Krallığı Charr'ın Ascalon'a yaptığı saldırıdan bir süre önce yine bir Charr istilası sırasında komple parçalanarak suyun dibini boylamıştır. Ne var ki ilk hikayede ilerledikçe Orr'da yaşanan bu felaketin aslında Orr'u Charr'dan kurtarmak adına, sonradan Undead Lich olduğunu öğreneceğimiz Orr kralının sağ kolu Vizier Khilbron tarafından gerçekleştirildiğini görürüz. Ve hatta oyuncu olarak Ascalon Krallığı'nda başladığımız hikayemize Kryta boyunca ilerlerken pek çok noktada kendisini insanlığı Charr zulmünden kurtaracak adam olarak tanıtan bu Vizier Khilbron'a yardım da ederiz. Fakat oyunun sonunda Vizier Khilbron'un asıl amacının Door of Komalie'yi Scepter of Orr yardımıyla açarak su ve sırlar tanrısı Abaddon'un askerlerini Tyria'ya salmak olduğunu öğreniriz.<br />
<br />
<b>Bunun bir de öncesi var</b><br />
<br />
Bu anlattıklarıma ilk oyunun genel setting'i diyebiliriz, fakat bunun da öncesinde Tyria'da Giganticus Lupicus olarak bilinen "yaratıkların" son görünüşlerini, Forgotten One olarak tabir edilen yaratıkların Tyria Tanrıları tarafından Tyria'ya indirilişleri ve Kan Taşları'nın yaratılışı gibi pek çok konu vardır. Ne var ki Guild Wars 2'de asıl savaşacağımız yaratıklar olan ejderhalardan doğrudan pek bahsedilmez; Giganticus Lupicus'un bu ejderhalar olabileceğine dair fikir yürütmek olasıdır, zira bu Giganticus Lupicus'un aslında "ne" olduğu oyunda veya diğer başka bir kaynakta yer almamaktadır.<br />
<br />
Tyria'nın geçmişinde yer alan bu olayların en başlıcasını Kan Taşları'nın yaratılışı oluşturur denebilir. Bu olaya en geniş şekliyle bakacak olursak karşımıza Tyria kıtası halkının kullandığı takvim çıkar. Bu takvimde milat olarak kabul edilen noktayı Tyria Tanrıları'nın Tyria üzerinden gidişleri oluşturur ve bu Exodus olarak adlandırılır; buna göre de Tyria tarihinden bahseden her kaynakta yıl yazılırken BE (Before Exodus - Exodus'dan önce) veya AE (After Exodus - Exodus'dan sonra) yazılır.<br />
<br />
Exodus'a sebebiyet veren durumun başında da, tıpkı Tyria tarihindeki hemen hemen her büyük kötülüğün arkasındaki isim olan Abaddon bulunur. Tyria Tanrıları insanlığa ve diğer insansı canlılara büyü kullanımını sağladıklarında bunu kontrollü olarak geliştirmişlerdi. Fakat daha sonradan Abaddon bu kontrolü ortadan kaldırdığında insanlar ve diğer canlılar arasında bu katliama kadar dönüştü ve ortalıkta resmen kan gövdeyi götürür oldu. İnsanların ilk kralı olan Kral Doric de bunun bir son bulması gerektiğini düşünerek tanrıların mekanı olan Orr topraklarındaki Arah'a giderek tanrılara bu konuda yalvardı (Kral Doric zamanında tek bir insan uygarlığı ve tek bir krallık vardı; yani insanlar Kryta, Ascalon, Orr diye ayrılmamışlardı). Tanrılar da Doric'in bu çağrısına kulak vererek dünya üzerindeki büyüyü tekrar düzenli ve sınırlı hale sokup 5 Kantaşı'nın içine hapsettiler ve Doric'in kanıyla da mühürleyip Ring of Fire adalarındaki volkana atarak volkanın patlamasına neden oldular. Volkanın patlamasıyla Kantaşları tüm Tyria'ya yayıldı. Oyun içinde bu taşların üçünün bulunduğu yerler halihazırda gidilip görülebilir durumdadır; bunların ilki Ring of Fire adalarında bulunur ve Vizier Khilbron tarafından Door of Komalie'nin açılması için kullanılmıştır, diğeri Maguuma Ormanı'ndadır ve White Mantle bu Kantaşı'nın üzerinde Door of Komalie'yi kapalı muhafaza eden bataryaları aktif tutmak için seçilmiş insanları kurban eder, sonuncusu da Shiverpeak Dungeon'larının birindedir ve yaşlı dragon'lardan Glint eski Shining Blade lideri Evennia'nın burada kurban edilmek istendiğinden söz eder. Kalan iki Kantaşı'nın yeri ise şu an bilinmemektedir. Kantaşları'nın Tyria'ya dağılmasından sonra pek çok insan bunların yerini ve gizemini bulmak üzere tarih boyunca araştırmalar yapmıştır, fakat başarıya ulaştığı bilinen tek kişi Gadd adındaki Asura ve beraberindeki Livia adındaki necromancer'dır. Livia daha sonra The Great Destroyer'in yok oluşu ve Eye of the North ek paketinin son bulmasıyla birlikte Vizier Khilbron'un Orr'u parçalarken kullandığı Scepter of Orr'u bir şekilde ele geçirmiş, ardından da kendisinden haber alınamamıştır. Gadd ise The Great Destroyer'in askerlerine karşı savaşılan bir görev sırasında ölmüştür.<br />
<br />
Kantaşları'na büyünün hapsedilişi ile birlikte Abaddon diğer tanrılar tarafından dışlanmıştır ve kendisi de Realm of Torment'e çekilerek Tyria üzerine kaosu getireceği günü beklemeye koyulmuştur (ta ki Nightfall sırasında yenilişine kadar). Günümüz Elona'sında ise Abaddon'a hala inanılmaktadır, fakat Tyria Tanrıları 5 tanedir. Kral Doric'in kanının Tyria Tanrıları tarafından Kantaşları'nı mühürlemek için kullanışından sonra kendisinden de haber alınamamıştır ve öldü diye kabul edilir.<br />
<br />
<b>Whoaa, that was a long story bro...</b><br />
<b><br /></b><br />
Heh, şimdi bu üstte yazdıklarımı tekrar okudum da bunların %90'ını bayaa iyi bildiğimi görünce gerçekten kendimden korktum; derslerime böyle çalışsaydım şimdiye çoktan okul bitmişti :) Neyse. Tyria'nın tarihini oluşturan olaylar aslında bununla bitmiyor, daha bahsetmek istediğim ama yazının uzadıkça uzamasını istemediğim için bahsetmeyeceğim çok daha fazla şeyler var, en iyisi bunları sonraki yazılara saklamak. Umarım hoşunuza gitmiştir, zira oyunun içeriğini fazla iyi bilmeyenler için karmaşık gelmiş olabilir, veya belki hiçbir şey ifade etmemiş de olabilir. O yüzden yorumlarınızı da almayı çok isterim ^_^ Aslında blog'un şu anki durumu itibariyle bu videoyu paylaşmak biraz erken olabilir, ama Guild Wars bittikten sonra nelerin yaşandığını, olayların Guild Wars 2'ye nasıl bağlanacağını göstermek açısından oyunda yer alan şu videoyu izleyebilirsiniz... Görüşmek üzere...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/IeWIvtVOpfc?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>Cor Carolihttp://www.blogger.com/profile/04316217995566168956noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3387011356997047670.post-29338055190326602772012-01-13T07:34:00.000+02:002012-01-13T08:03:13.829+02:00Aylar sonra gelen ilk entry (slacker -.-)Blog'u oluştururken girdiğim ilk yazımdaki ilk cümlelerime bakacak olursanız buranın aslında epey renkli ve sürekli güncellenen bir yer olacağını düşünebilirsiniz. Well... aslında ben de öyle düşünmüştüm, fakat yaz tatili ve ardından okula yoğunlaşmış olmam (cool story bro) burayı epey savsaklamama neden oldu, başta bu yüzden özür dilemeliyim... ...Nasıl?.. Yarın final mi var?.. Y U NO SLEEP!!?<br />
<br />
Herneyse. Aylar sonra buraya gelip de geçen süre boyunca oyunla ilgili nelerin duyurulduğundan uzun uzadıya bahsedecek değilim, zira forumda oluşturduğumuz komünite, özellikle mesmer'in açıklanmasından sonra adeta tavan yaptı ve forumdaki paylaşımlar ile insanların oyuna olan ilgisi hala çok sıcak. HALA çok sıcak diyorum, çünkü oyunla ilgili istediğimiz bilgileri ne yazık ki edinemiyoruz. Peki nedir bizim asıl bilmek istediğimiz şeyler; elbette ki oyunun çıkış tarihi, veya en azından ne zaman closed beta'ya geçiş yapılacağı. Neticede her geçen gün, oyunun çıkışı için tahmin ettiğimiz en geç tarih olan 30 Haziran 23:59:59'a biraz daha yaklaştırıyor bizi. Ama iyi gelişmeler de olmuyor değil. Bildiğiniz gibi (ya da "söylenen" o yönde diyelim) oyun şu an family&friends betasında. Muadili sayılabilecek diğer oyunların aynı aşamaya geçiş tarihlerinden maksimum 7 ay sonra piyasaya çıktıklarını göz önüne alırsak, oyunun 2012'nin ilk yarısında çıkabilecek olmasının çok da zor bir ihtimal olmadığını belirtmek gerekir (bleh).<br />
<br />
<b>CAN YOU RUN IT?... OMG!</b><br />
<br />
Bugün aslında oyunun isteyebileceği sistem gereksinimlerinden birazcık bahsetmek istiyorum, her ne kadar oyunla ilgili bu yönde ufacık bir bilgi kırıntısına dahi sahip olmasak da; malum, şu sıralar yeni çıkan bazı MMO'larda bu yönde bariz sıkıntılar var. Guild Wars 2 ilk duyurulduğu tarihlerde oyuncuların aklına gelebilecek her türlü soruya yapımcıların verdiği bir yanıt vardı ve bunların başında da oyunun isteyebileceği minimum sistem gereksinimi yer alıyordu. Çok iyi hatırlıyorum, yapımcılar bu konuda insanın içini ferahlatan çok güzel şeyler söylemişlerdi. Söylenen şey, Guild Wars 2'nin, tıpkı ilk oyunun olduğu gibi, döneminin low-spec sayılabilecek sistemleriyle mükemmel uyumlu çalışacağı yönündeydi. Yani şöyle örneklendireyim, Guild Wars'ı aldığım zaman (oyun piyasaya çıktıktan 5 ay sonra falandı) kullandığım bilgisayar AMD Athlon 2600 işlemciye sahipti (Eylül 2003'de piyasaya çıkmış, şimdi wiki'den baktım) ve 64MB Radeon9600 ekran kartım vardı (wow, memories :)). Hatırlayamayan veya mukayese edemeyen arkadaşlar için özet geçeyim, hakikaten de çok düşük seviyede bir sistem yani. Bununla birlikte Guild Wars'ın 2005 senesinde piyasaya çıktığını da göz önünde bulundurduğunuzda, Guild Wars 2'yi, en azından oynayabilmek için nasıl bir sistemin yetebileceğini tahmin edebilirsiniz. Ve bu arada lütfen bilgisayarımı da hakir görmeyin, 30fps ile oynardım ben Guild Wars'ı ve GvG'lerde de deli gibi interrupt'lar yapardım (-hıh).<br />
<br />
Guild Wars'ı zamanında oynayamayan arkadaşlarımın bu söylediklerimin gerçekten ne anlama geldiğini anlamalarına imkan yok. Çünkü gerçekten oyunun sahip olduğu optimizasyon zannetmiyorum ki diğer başka bir oyunda da vardır, veya olacaktır. Bir defasında tatildeyken kuzenimin Celeron işlemcili bilgisayarına yüklemek zorunda kalmıştım oyunu GvG yapabilmek için, ve performansı da fena değildi (bendeki de ne azimmiş bu arada). Bu yazdıklarımı oyundan alınan videolardaki grafikleri ve aksiyonun WvWvW'lerde ne kadar artabileceğini göz önünde bulundurarak söylüyorum. Neticede belki de oyuna başlamak isteyen, ama videoları izleyip "benim sistemim bunu kaldırmaz" diye vazgeçen oyuncular vardır. <b>Fear not, brotha! </b><br />
<br />
Aslında buna şu açıdan da bakabiliriz: Diyelim ki Guild Wars'ı hiç oynamadınız, neye benzediğini bilmiyorsunuz, video falan da izlemediniz ama sağda solda insanlar sürekli olarak Guild Wars 2'den ve ne kadar devrimsel özelliklere sahip olacağından söz ediyor. Bu beklentiyi en nihayetinde yapımcılar ve ilk oyunu oynayan insanlar oluşturuyor, dahası gün geçtikçe de bu kitle genişliyor. Şahsi düşüncem yapımcı ArenaNET de bu beklentinin sözde kalmasını istemiyordur, neticede oyununu satacağı insan sayısı ne kadar artarsa o kadar para kazanacak adam, ve oyunu yaparken bariz biçimde her türden oyuncuya ulaşmak istiyordur. Oyuncuya ulaşmanın yolu da bu oyunun oynanacağı sistemlerin randımanlı kullanımından geçiyor. Şu an elimizde Guild Wars gibi bir örnek var ve kıyaslamamızı buna göre yaparsak ArenaNET'in aynı şeyi gerçekleştirecek olmasından şahsen hiç kuşkum yok.<br />
<br />
<b>Spike in 3... 2... 1... ...res pls</b><br />
<br />
Güncel bir biçimde blog tutacağıma söz vermeyim, ama bundan sonra dikkat edeceğimden emin olabilirsiniz :) Ama isterseniz content açıklamadığı için ArenaNet'i suçlayabilirsiniz...Cor Carolihttp://www.blogger.com/profile/04316217995566168956noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3387011356997047670.post-87809335473069673982011-06-10T01:57:00.000+03:002011-06-10T02:41:26.652+03:00Guild Wars 2 the new WoW-killer<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span class="Apple-style-span" style="color: white;"><span style="font-family: Arial, sans-serif;">Guild Wars 2 bir WoW-killer olabilir mi? Hmm... Aslında bu soruya iki farklı şekilde cevap verilebilir (evet/hayır?) ...yok, öyle değil. Yani, uzun uzadıya da anlatılabilir, tek bir kelimeyle de özetlenebilir; ben iki şekilde de cevap vereceğim (naçizane kendi fikrim), kısa cevabımı sona saklayarak tabii ki. Yalnız lütfen sayfanın sonuna çekip neymiş diye bakmayın, ayıp, onca yazı yazıyoruz (Semkan, lütfen).</span><span style="font-family: 'Times New Roman', serif; font-size: 13.5pt;"><br />
<br />
</span><span style="font-family: Arial, sans-serif;">Yazının daha başında şunu da belirteyim, bu yazıyı ben yazıyorum. Ben, yani zamanında Guild Wars’ı 3 – 4 sene aralıksız deli gibi oynamış, WoW’u ise son 1 senesi ultra-über-nerd şekilde olmak üzere 2 senedir oynayan biri (ve şu sıralar da formumun zirvesindeyim). İki oyunu da en ücra noktasına kadar biliyorum diyemesem de kitabını yazabilirim yani. O yüzden her iki oyuna da objektif şekilde yaklaşmaya gayret edeceğim diyebilirim; ama öeh yani, şurada Guild Wars blogu tutuyorum ve şunu da bilmenizi isterim ki kalbim hep Guild Wars’dan yana olmuştur (her ne kadar bazı arkadaşlar buna inanmasa da).<o:p></o:p></span></span></div><div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: Arial, sans-serif;"><span class="Apple-style-span" style="color: white;"><b>Cevap 1 : </b><o:p></o:p></span></span></div><div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: Arial, sans-serif;"><span class="Apple-style-span" style="color: white;">Son zamanlarda World of Warcraft forumlarında bile tartışılan bir soru aslında bu: “GW2 to be the new WoW-killer?! xD lolololol”. Bense bunun konuşulmasının erken olduğunu düşünüyorum, çünkü Guild Wars 2’nin tam manasıyla ne PvE, ne de PvP yönlerini adamakıllı görebildik. O nedenle GW2’nin detaylarını adamakıllı gördükten sonra bunun sohbetini belki daha mantıklı konuşabiliriz, ama şu da kesin ki ne zaman yeni bir MMO duyurulsa oyuncular arasında bunun muhabbeti yapılır: Hello Kitty Adventure Island to be a new wow-killer?<o:p></o:p></span></span></div><div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: Arial, sans-serif;"><span class="Apple-style-span" style="color: white;">Şunu kabul etmemiz gerekir ki Guild Wars ve WoW aynı dönemin oyunları. Yanılmıyorsam ya aynı sene içinde piyasaya çıktılar, ya da piyasaya çıkış tarihleri arasında bir seneden fazla zaman yok, ikisinden biri (aslında elimin altında internet, kontrol etsem ya). Demek istediğim, ne WoW’un GW’yi taklit etmiş olma ihtimali var, ne de tam tersi. Ve aslında ne büyük tesadüftür ki iki oyun da birbirinin tam zıttı noktalara yoğunlaşmış durumdalar. World of Warcraft’ın PvE yanı ne kadar güçlüyse Guild Wars’ın da PvP ögeleri bir o kadar detaylı ve ön planda. Ve zaman içinde gelen güncelleştirmelerle her iki oyun da zayıf olan taraflarını kapatmaya çalıştılar; Burning Crusade ile gelen arena sisteminin WoW’un PvP’sine katkısı hayli büyüktü, keza Guild Wars’daki Hard Mode’ların oyuna sonradan entegre edilmesi de Guild Wars’ın PvE’sinin tekrar oynanabilirliğini kat be kat artırdı. Fakat her ikisi için de şunu kesinlikle söyleyebilirim ki bu iki oyuna da sonradan katılan bu özelliklerin hiçbirini tam manasıyla sevemedim. Hadi, sevemedim demeyim de, her iki oyunun da bu kısımlarını tam manasıyla kullanamadım ve aslını söylemem gerekirse, kullanmak da istemedim. Çünkü bence WoW’un PvE’si güzel, GW’nin PvP’si.<o:p></o:p></span></span></div><div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: Arial, sans-serif;"><span class="Apple-style-span" style="color: white;">Şu bariz ki her iki oyun da, az önce dediğim gibi, farklı noktalara yoğunlaşmış durumdalar: WoW’da PvE yapılır, GW’de PvP yapılır. Kabul ediyorum, şu an WoW’da deli gibi Rated Battleground yapan guildler ve dahası sırf PvP guildleri var, PvP için insanlar sıfırdan karakter karakter falan kasıyorlar. Aynen şunu da kabul ediyorum, Guild Wars’da Domain of Anguish’i veya FoW/UW’yi Hard Mode’da farmlayan insanlar var, bunun için de kurulan guildler mutlaka vardır. Ve fakat, ve lakin, benim fikrimce, bu iş yanlış. Yani, benim gözümde WoW bir PvE oyunu ve ben ne zaman “aha WoW’da PvP yapıcam” diye oyuna girsem onbirinci dakikaya gelmeden sıkılıp bırakmış oluyorum; Özgen şahit. Benzer şekilde Guild Wars’da da benim adamakıllı bir PvE title’ım falan yoktur, en dandik kolay mission’ları falan saymazsak Hard Mode’da yaptığım, dişe dokunur hiçbir şeyim yok mesela.<o:p></o:p></span></span></div><div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: Arial, sans-serif;"><span class="Apple-style-span" style="color: white;">Şuraya gelmeye çalışıyorum: WoW ve GW, benim gözümde her zaman farklı oyunlar olmuşlardı. O nedenle ben bu iki oyunu birbirinin rakibi şeklinde düşünemiyorum ve bu sebeple Guild Wars 2’nin bir WoW-killer olabileceğini düşünmüyorum (aaaaaaaaa….). Yanlış anlamayın, “Guild Wars” WoW’dan çok farklı bir yerdedir benim için. İki elmayla üç armutu topladık, elimizde kaç elma var gibi bir sorudur bu. O yüzden Guild Wars 2 de çok büyük olasılıkla kendi kulvarında ilerleyip yine kendi türünün en iyi oyunu olacaktır, tıpkı Guild Wars’ın olduğu gibi. Buradan aslında içten içe Guild Wars 2’nin orijinal Guild Wars’a yakın bir oyun olmasını istediğimi belirtmiş olayım, nitekim Guild Wars 2’de PvE’ye yönelik de sağlam bir içeriğin sunulacağını biliyoruz, fakat tahminimce ben GW2’de yine PvP’ye ağırlık veririm. </span></span><br />
<span style="font-family: Arial, sans-serif;"><span class="Apple-style-span" style="color: white;"><br />
</span></span><br />
<span style="font-family: Arial, sans-serif;"><span class="Apple-style-span" style="color: white;">Şüphesiz ki GW2 piyasaya çıktığında insanların çoğu GW2 oynayacaktır, çünkü ben komünitenin büyük bir kısmının aradaki bu farkı anlayabildiğine inanıyorum. GW2 piyasaya çıktığında büyük ihtimalle WoW da oyuncu kaybedecektir, bunaysa kesin ihtimal veriyorum. Fakat Blizzard yine zekice bir hamleyle WoW’un sonraki ek paketini Guild Wars 2’nin çıkışının çok az bir süre sonrasına sarkıtarak kaybettiği oyuncuları toplama çabasına girişecektir (bu arada laf arasında belirteyim, 21 – 22 Ekim’deki BlizzCon’da sonraki ek paketin detaylarının açıklanması kuvvetle ihtimal) … (Emerald Dream ?) Bir de şunu söyleyim, WoW’un sırtını yere getirebilecek tek oyunu da yine büyük ihtimalle hiç kusura bakmayın Blizzard yapacaktır *cough* Titan Project *cough*. Bunu söylerken çok geniş açıdan bakarak konuşuyorum (subscription fee, raid sistemi, vs), ki aslında Blizzard da WoW’u bitirmeye çalışıyor. (allahım, gw blogunda wow’u övmüş gibi anılmak istemiyorum :’( <o:p></o:p></span></span></div><div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: Arial, sans-serif;"><span class="Apple-style-span" style="color: white;"><b>Cevap 2 : </b><o:p></o:p></span></span></div><div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><br />
</div><div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: Arial, sans-serif;"><span class="Apple-style-span" style="color: #141414;">mümkün :)</span> <o:p></o:p></span></div>Cor Carolihttp://www.blogger.com/profile/04316217995566168956noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3387011356997047670.post-76749647550977500782011-05-25T19:52:00.000+03:002011-05-25T20:20:58.861+03:00Büyüyünce möhendis olcam<span id="internal-source-marker_0.2469766219795868" style="background-color: transparent; color: #eeeeee; font-family: Arial; font-size: 11pt; font-style: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline;">Merhaba arkadaşlarım ve Guild Wars tutkunları; sanırım son açıklanan sınıf ile oyunda ne oynayacağıma karar vermiş bulunuyorum, bu büyük ihtimalle Engineer olacak. Başlangıçtan bu yana sürekli Asura Necromancer veya Norn Ranger üzerine yoğunlaşmış olsam da Engineer açıklandıktan ve biraz da inceleme yapma fırsatı bulduktan sonra şunu söyleyebilirim ki, Guild Wars 2’de beni bir Charr Engineer olarak göreceksiniz. Bu kararı geçen hafta boyunca yaşanan Engineer gazıyla almadığımı bilmenizi isterim, çünkü yeni sınıfımız gerçekten hem kendine özgü çok fazla özellik barındırıyor ve görünen de o ki ustalaşması da epey zaman alacak.</span><br />
<span style="background-color: transparent; color: #eeeeee; font-family: Arial; font-size: 11pt; font-style: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline;"></span><br />
<span style="background-color: transparent; color: #eeeeee; font-family: Arial; font-size: 11pt; font-style: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline;">Engineer’in kullanabildiği silahlar, Elementalist ile birlikte oyunda yer alan sınıflar arasında en kısıtlı olanı; buna göre rifle, pistol ve shield kullanabiliyoruz. Yalnız bu az çeşitliliğe sahip olacağımız anlamına gelmesin, çünkü kendine özgü aşırı fazla mekaniği var.</span><br />
<span style="background-color: transparent; color: #eeeeee; font-family: Arial; font-size: 11pt; font-style: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline;"></span><br />
<span style="background-color: transparent; color: #eeeeee; font-family: Arial; font-size: 11pt; font-style: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline;">Engineer’in hikayedeki yerine bakacak olursak ilk oyunla ikincisi arasında yer alan 250 senelik sürenin çok büyük etkisinin olduğunu görürüz. Bir defa oyundaki Engineer’lere Charr’lar önderlik ediyor. Eye of the North sırasında Charr’ların bu özelliklerini geliştirmekte olduklarını görmüştük ve demek ki iki buçuk asır boyunca da iyice almış yürümüşler. Aslında benim de ırk olarak Charr’ı açmak istememdeki sebep de oyundaki atmosfere biraz daha uyum sağlamak istemem. Sonuçta tüm dünya mühendisliği Charr’lardan görüp kullanacak.</span><br />
<span style="background-color: transparent; color: #eeeeee; font-family: Arial; font-size: 11pt; font-style: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline;"></span><br />
<span style="background-color: transparent; color: #eeeeee; font-family: Arial; font-size: 11pt; font-style: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline;">Engineer’lerin silah setlerini, skill’lerini veya turret’lerinin nasıl işleyeceğini burada anlatacak değilim; fakat genel fikir vermesi açısından şöyle üstünkörü anlatayım. Birincisi engineer’lerin aslında çok fazla silahı var; rifle, pistol ve shield yalnızca genel skill setup’larını oluşturmak maksadıyla kullanılacak ve bunlardan ziyade çeşitli weapon ve backpack kitleriyle asıl işini görecek. Mesela bomb kit’ini aktive ettiğinizde skill bar’ınızda bir “grenade launcher” skill’i belirecek. Benzer şekilde mine kit’ini kullandığınızda da mayınları uzaktan patlatabilme gibi bir imkana sahip olacaksınız. Turret’ler de belli başlı işlere yarayacak; net turret crowd-control yapmak için, healing turret adı üstünde heal etmek için kullanılacak falan.</span><br />
<span style="background-color: transparent; color: #eeeeee; font-family: Arial; font-size: 11pt; font-style: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline;"></span><br />
<span style="background-color: transparent; color: #eeeeee; font-family: Arial; font-size: 11pt; font-style: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline;">Tasarım bakımından gerçekten de çok çetrefilli ve dengelenmesi bakımından da hayli uğraştırıcı bir sınıf olacağı daha şimdiden belli. Fakat hepsini geçtim, oynaması da çok zor olacak gibi bir his var içimde. Yani düşünün, karşıdan size doğru yardırarak gelen bir warrior var. Ne yapacaksınız? Mantıklı bir takım process’ler düşünebilirsiniz; ne olur ne olmaz diye net turret’imi kurarım, pistol’e yapışkan sürüp yere ateş ederim, iki adım ilerleyip mine yerleştiririm ve gerilip rifle’ın auto-attack’ıyla white damage’a başlarım diyebilirsiniz. Güzel, mantıklı, dahası neden olmasın? Peki ya arkadan yaklaşan thief için bir şeyler düşündünüz mü? GG</span><br />
<span style="background-color: transparent; color: #eeeeee; font-family: Arial; font-size: 11pt; font-style: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline;"></span><br />
<span style="background-color: transparent; color: #eeeeee; font-family: Arial; font-size: 11pt; font-style: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline;">Engineer’in özelliklerini okumaya başlar başlamaz combat alanının tamamına hakim olmasını gerektiren bir sınıf olduğuna dair bir izlenim edindim. Sırf bununla da kalmayarak diğer sınıfların da yapabileceklerini bilmesi gerekiyor; çünkü şu an için engineer adeta bir kapalı kutu hüviyetinde. Demek istediğim, bir elementalist’in yapabileceği şeyleri tahmin etmek hiç de zor değil; yavaşlatır ve uzaktan uzaktan damage yaparak bir şekilde indirebilir. Engineer’in yapacaklarının ise tam olarak bu kadar kolay olacağını düşünmüyorum. Çünkü tasarım açısından belli ki Engineer bir kontrol sınıfı olarak düşünülmüş ve stratejik hareket etmenizi gerektiriyor. Nuke adı altında değerlendirebileceğimiz skill’leri de biraz zor bir kullanım sunuyor. Mesela mayınlar. Yerleştirecek olduğunuz mayınları patlatarak en yüksek damage’inizi yapacaksınızdır muhtemelen ve bunu da haliyle düşmanınızın gideceği yere ondan önce gidip yapmanız gerekecek.</span><br />
<span style="background-color: transparent; color: #eeeeee; font-family: Arial; font-size: 11pt; font-style: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline;"></span><br />
<span style="background-color: transparent; color: #eeeeee; font-family: Arial; font-size: 11pt; font-style: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline;">Şu an fark ettim de, mayınlar olsun, turret’ler olsun, engineer aslında fazla “stationary” bir sınıf olacak gibi de görünüyor. Yapımcıların belirttiklerine göre bu engineer’ler için alternatif bir oynanış biçimi olacakmış; yani oyunda farklı tipte engineer’ler görebileceğiz. Birincisi daha çok turret’lerine veya mine’larına güvenen tipte engineer’ler, diğeri ise bombalarla ve rifle / pistol ile aktif olarak hareket eden engineer’ler. Yalnız her ikisi de gayet zor sınıflar gibi gelmekte hala benim için.</span><br />
<span style="background-color: transparent; color: #eeeeee; font-family: Arial; font-size: 11pt; font-style: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline;"></span><br />
<span style="background-color: transparent; color: #eeeeee; font-family: Arial; font-size: 11pt; font-style: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline;">Engineer aslında kulağa gayet hoş gelen ekstra bazı özellikler de içeriyor. Mesela şu ana kadar bahsetmedim, “tool belt” olayı çok güzel düşünülmüş, tatlı sempatik bir özellik. Düşünün, Mine kit aktif olarak skill barınızda yer alıyor ve mayınlarınızı yerleştirdiniz, her şey mükemmel ilerliyor ve fakat dakikalar geçmesine rağmen düşman müşman yok ortada. Eee? Böyle kalacak değilsiniz heralde, çünkü backpack kit’i değiştirince skill’ler de değişecek? İşte bu noktada tool belt device’nize güveniyorsunuz. Anladığım kadarıyla tool belt’de her bir sırt çantası kit’inin aktive edecek bir de skill bulundurabileceksiniz. Örneğin mayınları yerleştirdikten sonra onları uzaktan patlatmak için tool belt’deki skill’i kullanacaksınız. Böylece backpack kit’i değiştirmiş olsanız bile mayınlarınız üzerinde halen hakimiyetiniz devam edecek. Benzer şeyler healing pack’de burst self-healing gibi özellikler sağlayacak.</span><br />
<span style="background-color: transparent; color: #eeeeee; font-family: Arial; font-size: 11pt; font-style: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline;"></span><br />
<span style="background-color: transparent; color: #eeeeee; font-family: Arial; font-size: 11pt; font-style: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline;">Silah tipleri ise bir diğer konu. Pistol, dual-pistol ve rifle nasıl kullanım sunduğu gayet belli, fakat shield engineer’in ne işine yarayack? Şu işe yarayacak, diyelim ki bir elementalist size fireball gönderdi ve siz de shield’inizi elinize alarak defansif mod’a geçtiniz. İşte bu noktada bu fireball’u deflect edebileceksiniz ve deflect ettiğiniz noktada düşmanlarınıza point-blank aoe damage yapacaksınız. Benzer şeyler fiziksel damage veren özellikler için de geçerli; shield ile bir oku blokladığınızda o oku alıp karşı tarafa savurabileceksiniz falan böyle (çok güzel oldu, çok da iyi güzel oldu taam mı).</span><br />
<span style="background-color: transparent; color: #eeeeee; font-family: Arial; font-size: 11pt; font-style: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline;"></span><br />
<span style="background-color: transparent; color: #eeeeee; font-family: Arial; font-size: 11pt; font-style: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline;">Ben tasarım olarak Engineer’i çok beğendiğimi dile getirmeliyim. Aslında düz Guild Wars kafasıyla düşünsem çok hoş karşılamayabilirdim, fakat Tyria’da 250 yıl boyunca çok şeyin değişmiş olduğu fikrini iyiden iyiye benimsemeye başladım, bana Engineer’i sevdiren de bu oldu. Eee, Engineer’in de açıklanmasıyla duyurulmayan tek bir sınıf kalmış oldu ve onun da ne olduğunu bilmek için “aklımızı fazla karıştırmamız” gerekmeyecektir tahmin ediyorum ki. Sonraki blog yazımda görüşmek üzere hoşçakalın.</span>Cor Carolihttp://www.blogger.com/profile/04316217995566168956noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3387011356997047670.post-31314702760098102262011-05-23T03:32:00.000+03:002011-05-23T15:44:12.831+03:00Blog'uma hoşgeldin ^_^<div style="background-color: transparent; color: #eeeeee; font-family: "Helvetica Neue",Arial,Helvetica,sans-serif;"><span class="Apple-style-span"><span style="background-color: transparent; font-size: 11pt; font-style: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"><b>Ben ve Guild Wars</b></span><br />
<span style="background-color: transparent; font-size: 11pt; font-style: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"></span><br />
<span style="background-color: transparent; font-size: 11pt; font-style: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">Selam arkadaşlarım ve daha ziyade Guild Wars tutkunları (hurreeeeyy!). Guild Wars 2 sınıflarının iyiden iyiye belli olduğu ve benimse Guild Wars 2 ile ilgili haberlerin daha sık çıkmasını istediğim şu dönem içerisinde kendimce naçizane bir blog hazırlamaya karar vermiş bulunuyorum ve dahası bu yazıyla da bu kararımı hayata geçiriyorum (/geçir).</span><br />
<span style="background-color: transparent; font-size: 11pt; font-style: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"></span><br />
<span style="background-color: transparent; font-size: 11pt; font-style: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">Madem bu yazım bu blog’daki ilk satırlarımı oluşturacak, ben de her standart blog yazarının genelde yaptığı gibi ilk yazımda kendimden ve Guild Wars’ın benim için ne ifade ettiğinden söz edeyim; zaman kalır da (?) sıkılmazsam (wha..?) Guild Wars 2’deki son günlerin en önemli gelişmelerinden de söz edebilirim (bi zahmet >_>).</span><br />
<span style="background-color: transparent; font-size: 11pt; font-style: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"></span><br />
<span style="background-color: transparent; font-size: 11pt; font-style: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">Öncelikle belirtmek isterim ki blog tutmayı çok seven bir insan değilim; bir zamanlar, ki şu an adresini bile hatırlamıyorum, msn’in space denen özelliğini kullanarak ufak çaplı bir blog hazırlamış ve sık olmamakla birlikte arada sırada bir şeyler yazarak orada zaman geçirmişliğim var. O nedenle bir süre sonra burayı da aksatmaya başlarsam, bilin ki sıkılmışımdır. Ama şu an için, en azından yakın gelecek için konuşuyorum, böyle bir ihtimalin söz konusu olabileceğini düşünmüyorum; zira tutacağım bu Guild Wars 2 blogu, oynarken en hoş vakit geçirdiğim oyunlardan biri olan Guild Wars’ın devamı için olacak ve bahaneyle ben de oyunu daha iyi takip etmiş olacağım. </span><br />
<span style="background-color: transparent; font-size: 11pt; font-style: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"></span><br />
<span style="background-color: transparent; font-size: 11pt; font-style: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">Kendimden söz edecek olursam; adım Erdem ve 26 yaşındayım, Guild Wars’ı ise çıktığı günden bu yana oynuyorum. Aslında bu “bu yana” olayını biraz açmam gerekiyor, çünkü Guild Wars’ı aktif olarak oynamayı bırakalı yaklaşık iki sene kadar oluyor. Bırakmamın çok çeşitli sebepleri var, ama en baskın olanları Guild Wars’da artık doyuma ulaşmış olmam ve arkadaş çevremle birlikte farklı oyunlara yönelmem şeklinde özetleyebilirim (evet, WoW ve kısa süre de Aion). Ama şu kesin ki Guild Wars, benim hayatımda oynadığım en komplike ve iyi oyundur. Ne var ki bu söylediğimin tam aksine Guild Wars’ı satın alırken nasıl bir oyun olduğu hakkında çok az fikrim vardı. Hatta o kadar da kararsızdım ki Guild Wars almak üzere Kızılay’a gittiğimde (Ankara’da Kızılay’a gidilir), çok sevdiğim ağabeyim, Merlin’in Kazanı internet sitesinin de sahibi Murat Oktay ile konuşmuş ve “WoW mu GeVe mi?” diye sormuştum. Bana söylediği “öeh be abi, soru mu bu, git WoW al, bizim server da şu, hadi bekliyoruz conem” olmuştu. Ama onu dinlememiş (iyi ki), Guild Wars almıştım. Oyuna başlarken çok büyük dezavantajlarım vardı. Birincisi Guild Wars benim ilk MMO deneyimimdi, her ne kadar Guild Wars’a komple bir MMO diyemesek de. İkincisi de bu tarz tecrübelere hiç alışık değildim. Yani, Guild Wars’dan önce herhangi bir ücretsiz online oyun falan oynamamıştım. Hiçbir şey bilmiyordum. Çatışmaların ortasında sevimli bir çocuk yüzüydüm sadece. Sana şiirler biriktiriyordum fen bilgisi def... (wtf?!)</span><br />
<span style="background-color: transparent; font-size: 11pt; font-style: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"></span><br />
<span style="background-color: transparent; font-size: 11pt; font-style: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"><b>Guild Wars’a ilk adımım...</b></span><br />
<span style="background-color: transparent; font-size: 11pt; font-style: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"></span><br />
<span style="background-color: transparent; font-size: 11pt; font-style: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">Guild Wars’a ilk başlayışımı hatırlıyorum. Warrior açmıştım ve oynadıkça oynuyordum. Çok güzeldi herşey ve ben warrior oynadıkça karaktere daha çok alışıyordum. Etrafta çeşitli insanlar görüyordum, çeşitli sınıflar. Yaratıkları kesiyordum, skill’ler geliyordu, ne ki lan bunlar diyordum kendi kendime, gidip açtırıyordum; skill bar’ında sword, axe ve hammer skill’i yanyana duruyordu falan. Sonra level atladıkça daha güçlü yaratıklar çıkmaya başlar olmuştu önüme, ve doğal olarak beni öldürüyorlardı. Ve işte o an, her warrior’un yaptığı gibi, gidip, kahramanca Monk ikincilini seçmiştim. Zekice bir seçimdi, yerine göre mantıklı da, ve güçlü, aynı zamanda da kusursuz, dahası ölümsüz. Ve ondandır derim ki, aslında her Warrior biraz wammo’dur. Oyun bu şekilde ilerlemişti bir süre benim için; 22 - 23 level mob’lar çıkar olmuştu karşıma, ama sorun yoktu; cuz it’s Wammo!! Hatta oyuna girip çıkarken login ekranında PvP karakter yaratma bölümüne tıklamaya bile tenezzül etmiyordum; diyordum kendime, “zaten PvE karakteriyle PvP de yapılıyordur, bunu 20 yaparım, ondan sonra da zaten PvP yaparım yani ne gerek var ikinci karakter slotunu PvP’ye ayırmaya” diye. Böylesine über fail bir şekilde yanıldığımı anlamam bir yılımı almıştı. Tabi o sırada Factions çıkmış ve bense aç gibi gidip almıştım. </span><br />
<span style="background-color: transparent; font-size: 11pt; font-style: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"></span><br />
<span style="background-color: transparent; font-size: 11pt; font-style: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">Gel zaman git zaman PvP yapar olmuştum (lütfetmişim). PvE bir yerden sonra sıkmaya başlamıştı; yalnız ne var ki oyundaki PvE contentini de o ana kadar adamakıllı görmemiştim. Yani ne bir Urgoz yapmışlığım vardı, ne bir Tombs, ne de Sorrow’s Furnace. Öyle ki, neresinden tutarsan tut, dağılmakta olan bir Guild Wars oyunculuğum vardı. Ben böyle kör topal ilerlerken, günde bir guild değiştirirken ve oyundaki asıl amacımı ararken, Heroes of Anatolia diye bir guild ile karşılaştım. Levent (GW2tr forumundan tosun) beni guilde aldı; bense üç gün sonra heralde buradan da çıkarım diye fazla umursamamıştım. O sırada TA yapıyorlardı, ben de katıldım onlara ve bana “Vent’e gel dediler”. *ding* “Vent ne ki?” */ding*. Chat’de yaşanan bir dakikalık sessizlikten sonra “tamam neyse gelme” dediler. Derken Cihan ve Tegin abi ile tanıştım. Kendileri guildçe ara sıra GvG yaparlarmış, ben de katılsam nasıl olur ki falan filan diye söylenirken beni tüm guildin katıldığı skirmish’lere aldılar. Ben ise o sıralar necromancer oynuyordum ve GvG buildinde de belli ki bir necromancer vardı, beni de ona alıştırmaya çalışacaklardı. “Özcan sana anlatacak, öğretecek, merak etme” dedi Tegin abi ve benim gözümde o an o tanımadığım Özcan denen kişi resmen tanrısallaştı. Sanki o an oyundaki en bombastik necromancer bana nasıl oynandığını gösterecekti (hatta bak şimdi hatırladım, oynadığım build Reaper’s Mark pressure necro’ydu,, heeey hey, Nightfall bile çıkmış yani, o derece noob’luk). İşte o gün oyunda ne yapmak istediğimi kesinleştirdim; GvG’ye odaklanarak PvP yapmaya başladım ve oyunu aktif olarak oynamayı bırakana kadar da hep bu şekilde ilerledim.</span><br />
<span style="background-color: transparent; font-size: 11pt; font-style: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"></span><br />
<span style="background-color: transparent; font-size: 11pt; font-style: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">Aslına bakarsanız Guild Wars’ın benim gözümdeki yeri de budur. Oyunu oynadığım süre boyunca hep yardımsever ve oyuna değer veren insanlarla birlikteydim. Onun yanı sıra oyun doğrudan doğruya oyuncu odaklıydı; yani birtakım build’ler hariç bu gerçekten de böyleydi. Strateji yapmaya gayet açıktı; yani düşünsenize, elinizde 10 farklı sınıf var ve toplamda 90 farklı karakter kombinasyonuna gidebiliyorsunuz. Bir karakteri alıp yanına herhangi başka bir şey koyduğunuzda bir şekilde işe yarayacak, kohezyon oluşturacak bir build oluşturabilirsiniz. Ya da benim zamanında yaptığım gibi toptan sıvarsınız (bkz. Contagioned Conditioner). Item’iniz yok diye aksiyondan geri kalmıyorsunuz; bütün skill’ler ve karakterinizi özelleştireceğiniz bütün detaylar herkeste sabit. Ya da düşündüm de, niye böyle söylüyorum ki? Guild Wars’ı hala oynayabilirsiniz, oyun henüz bitmedi ki...</span><br />
<span style="background-color: transparent; font-size: 11pt; font-style: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"></span><br />
<span style="background-color: transparent; font-size: 11pt; font-style: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"><b>- Guild Wars 2 diye bir oyun var!!! - o rly? - ya rly</b></span><br />
<span style="background-color: transparent; font-size: 11pt; font-style: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"></span><br />
<span style="background-color: transparent; font-size: 11pt; font-style: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">Neyse, bu giriş kısmını çok uzun tuttum, buraya kadar okuduysanız kendimi şanslı sayabilirim ve bu aynı zamanda iyi yolda olduğumun da bir göstergesi olabilir, belki de değil (bilmem, ilgilenmem de) :> Yazının başlarında bu blog’u tutarak aslında oyundaki gelişmelerden de haberdar olabileceğim konusuna da değinmiştim (evet ben kendim, saçma bişey bence). Böyle dedim, çünkü aslında Guild Wars 2 duyurulduğu sıralarda fazla dikkatimi çekmemişti. Dikkatimi çekmemesinden kastım, oyunun ilk görsellerinde o istediğim Guild Wars atmosferini tam anlamıyla bulamamış olmamdı. Şimdi diyeceksiniz oyun zaten o zamanlar belki “early alpha” seviyesinde bile değildi, ne gördün ki de beğenmedin diye. Haklısınız. Aslında kendimce bu “atmosfer” dediğim şeyi oyunu komple beğenmemekle de karıştırmamam gerekiyor; çünkü bu ikisi farklı şeyler ve neticede bir yapım var ortada ve bunu tek başına değerlendirmeniz gerek doğal olarak. Yani bu oyun, orijinal Guild Wars’ın bir ek paketi değil. Bundan sebeple aynı grafik motorunu kullanmıyor ve her şeyin aynı kalması da beklenemez (ki düşününce, zaten öyle olması da çok saçma olurdu). </span><br />
<span style="background-color: transparent; font-size: 11pt; font-style: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"></span><br />
<span style="background-color: transparent; font-size: 11pt; font-style: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">Oyun ilk duyurulduğunda Guild Wars 2’yi beğenmeyişimin başlıca sebebi hikayesiydi. Yani oyun önceki olayların 250 sene sonrasında geçiyor, doğal olarak çok şey değişmiş, ortalık dragon’dan geçilmiyor ve dahası Charr’lar ile insanlar dost. O_o diye bir tepki vermem çok uzun sürmedi. Şöyle söyleyebilirim ki Guild Wars’ın lore’unu kalburüstü seviyede biliyorum; Eye of the North’da herşeyin biraz alelacele hazırlandığı belli ve ilk kitap olan Ghosts of Ascalon’daki Charr - Human bağlantısı işleri biraz istenen seviyeye getirmek için çok zorlama biçimde kotarılmış. Evvela elinizde kocca bir 250 sene var; buraya ne yapmak isterseniz yapabilirsiniz. Nitekim orijinal Guild Wars’ın hikayesine baktığınızda Tyria, Cantha ve Elona’da yaşanan olayların tamamı, yani günümüze kadar gelinen süreçte bütün her şey topu topu 7 senede olup bitti. Bu sırada Shiro Tagachi’yi iki kere öldürdük, Kormir tanrı oldu, Dhuum’u yerine tekrar hapsettik, Gwen’in düğününü yaptık, daha neler neler. O yüzden, ilk oyunla ikincisi arasına sığdırılan bu 250 senelik süreye yapımcılar da pek çok şey koymuş olmalılar. İşte yine bu sebepten, Guild Wars 2’ye “hikayesi” bakımından mantıkla yaklaşmanızı öneririm; zira öyle yapmayınca oyunu sevemeyebiliyorsunuz (bkz. ben). Yani Ventari’nin yetiştirdiği o tohum tüm Sylvari ırkını oluşturacak, Charr’lar Eye of the North hikayesi sırasında geliştirdikleri mühendislik zekanlarını ateş ve barutla birleştirip silahlanmada kullanacaklar, Human’lar bitmek bilmeyen iç savaşı dindirip Charr istilalarından da fırsat bularak kendilerine yaşayacak bir yer oluşturacaklar, Asura’lar yer altından çıktıktan sonra adam gibi kolonileşecekler falan, uzun işler yani bunlar. İşte oyuna böyle yaklaşırsanız Guild Wars 2’yi sevebilirsiniz. Kendi dünyamızda bile 250 senenin teknoloji bakımından ne kadar uzun bir süreye karşılık geldiğini düşünsenize.</span><br />
<span style="background-color: transparent; font-size: 11pt; font-style: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"></span><br />
<span style="background-color: transparent; font-size: 11pt; font-style: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;">Bunları söylüyorum, ama bir yandan da kabul ediyorum; Guild Wars daha çok orta çağ atmosferini yansıtan bir oyundu ve devamı olan Guild Wars 2’nin de buna paralel olması gerekebilirdi. Ama ben Guild Wars’ı uzun uzadıya anlattığım bu şekliyle kabul etmek istiyorum, çünkü öteki türlü inceden inceye itici bile geliyor. Esasında orijinal Guild Wars ile bu ikinci oyun arasında, kafanızda “acaba?” oluşturması bakımından hikayesinin dışında çok daha fazla özelliği bulunuyor, ama bunlara şimdi değinmek istemiyorum, zira yazı uzadıkça uzadı ve sıkılmanızı da istemiyorum, yoksa tekrar tekrar buraya gelip yazılarımı okumazsınız, will ya? Yazının sonunu orijinal Guild Wars’ın en sevdiğim soundtrack’i olan Temple of Tolerance ile bağlayım; bir sonraki blog yazımda görüşmek üzere.</span></span></div><div style="background-color: transparent;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Verdana,sans-serif;"><span style="background-color: transparent; color: black; font-size: 11pt; font-style: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"><br />
</span></span></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/FrFSDWx82sw?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div><div style="background-color: transparent;"><span class="Apple-style-span" style="font-family: Verdana,sans-serif;"><span style="background-color: transparent; color: black; font-size: 11pt; font-style: normal; font-weight: normal; text-decoration: none; vertical-align: baseline; white-space: pre-wrap;"><br />
</span></span></div>Cor Carolihttp://www.blogger.com/profile/04316217995566168956noreply@blogger.com0